“Mersin Ana Konteyner Limanı Türkiye için bir zorunluluk” | Güney Gazetesi Mersin

“Mersin Ana Konteyner Limanı Türkiye için bir zorunluluk”

Mersin Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Ayhan Kızıltan, “Mersin Ana Konteyner Limanı Türkiye’nin ihracat ve lojistik hedeflerine bağlı olarak acilen Mersin’de hayata geçirilmelidir. Bu, Mersin’i Avrupa’nın ilk 5 limanı arasına sokacak ve ülkenin lojistik ve ihracatta rekabetçiliğini olağanüstü arttıracaktır. Bundan dolayı Mersin Ana Konteyner Limanı Türkiye’nin ihracat hedefleri adına bir zorunluluktur” dedi.

“Mersin Ana Konteyner Limanı Türkiye için bir zorunluluk”


ABİDİN YAĞMUR

 

Mersin Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Ayhan Kızıltan, odanın yayın organı için kaleme aldığı yazıda ekonominin genel durumunu ve Mersin’in yatırım beklentilerini değerlendirdi.

Mersin’e ana konteyner limanı kurulması yönündeki çağrısını yineleyen Kızıltan, “Mersin Ana Konteyner Limanı Türkiye’nin ihracat hedefleri adına bir zorunluluktur” dedi.

Kızıltan, ülke olarak, Asya, Avrupa, Afrika, Orta Doğu ve Rusya’nın tam ortasında, doğal bir köprü konumunda olduğumuzu, bunun da Türkiye’yi bir lojistik üs yaptığını belirterek, “Türkiye olarak bu gücümüzü, hem kendi üretimimizi dünyaya taşımak, hem de dünyanın yükünü taşımak için kullanmayı hedeflemişiz. İhracata dayalı bir büyümeyi de bir ekonomi politikası yapmışız. Şu ana kadar gayet güzel. Öte yandan, Mersin gibi Türkiye’nin ihracatının ve ithalatının, yani dış ticaretinin giriş ve çıkış kapısı olan Mersin hala Ana Konteyner Limanını bekler konumdadır” dedi.

Mersin Limanının Türkiye’nin İstanbul’dan sonra en büyük ikinci, Akdeniz’deki en büyük limanı olduğunu kaydeden Kızıltan şunları söyledi:

 

“KÜÇÜK ÇİN DEĞİL, BÜYÜK TÜRKİYE OLALIM”

 

“2 milyon TEU konteyner taşıması vardır. Yeni yatırımlarla bu hacim en fazla 3,5 milyon TEU’ya çıkabilecektir. Yani, var olan limana ne kadar ek yatırım yaparsak yapalım daha fazla bir taşıma hacmine kavuşturmamız mümkün değil. Bundan dolayı Mersin’de yapılması planlandığı ilan edilen Mersin Ana Konteyner Limanı iddia edilen planlı ekonominin ve Türkiye’nin ihracat ve lojistik hedeflerine bağlı olarak acilen Mersin’de hayata geçirilmelidir. Bu, Mersin’i Avrupa’nın ilk 5 limanı arasına sokacak ve ülkenin lojistik ve ihracatta rekabetçiliğini olağanüstü arttıracaktır. Bundan dolayı Mersin Ana Konteyner Limanı Türkiye’nin ihracat hedefleri adına bir zorunluluktur. Talih hazır olana güler derler. Eğer Mersin Ana Konteyner Limanı planlandığı dönemde hayata geçseydi, şu ana pandemi nedeniyle dünyada kırılan tedarik zincirlerinde çok daha lider bir rol üstlenebilirdik. Evet, kırılan tedarik zincirlerinde, özellikle Çin’in boş bıraktığı üretim, ihracat ve lojistik bacağında güzel imkanlar yakaladık ama bunu devam ettirebilmek ve kalıcı hale getirebilmek önemli. Bu yetersiz alt yapı ile bu plansızlık ile bizim hedeflediğimiz, Cumhuriyetimizin hedefi olan Büyük Türkiye olmak yerine, birilerinin bize biçtiği bölgenin küçük, Çin’i olmaya doğru gideriz. Bir zamanlar bize küçük Amerika olacağız masalları anlatıldı. Şimdi de siz bu bölgenin küçük Çin’i olabilirsiniz deniyor. İstediğimiz bu mu? Hayır, biz Mersin iş dünyası olarak gür sesimizle bir kere daha diyoruz ki; Türkiye ve özelinde Mersin;  ne küçük Amerika, ne de küçük Çin olacaktır. Biz ekonomisiyle, eğitimiyle, kültürüyle, yaşam kalitesi ve bütün bütüncül kalkınmasıyla Büyük Türkiye olmaya ant içtik. İşte gerçek planlı bir ekonomi başka şeyler için değil Büyük Türkiye hedefiyle yapılmalıdır.”

 

 

DPT yeniden hayata geçirilmeli

Mersin Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Ayhan Kızıltan,  ülkenin ekonomiden kentsel gelişime, eğitimden sağlığa kadar tüm alanlara kadar bir plansızlık içinde olduğunu ifade etti.

Kızıltan, “Plansız ekonomi, plansız eğitim, plansız kentleşme ve daha sayısız plansız kalkınma alanı, kişiden kişiye, bakandan bakana, bir yetkiliden diğerine değişip duruyor. Anlık kararlarla, o an akla gelen fikirlerle ne kentler ne de ülkemizi yönetebiliriz. Kentlerin ve bölgelerin birbirinden haberi yok. Kentlere ve bölgelere yapılacak yatırımlardan, o kentler ve bölgeler için her alanda düşünülen konulardan kentlerin ve bölgelerin kendi yerel dinamiklerinin haberi yok. Ülkeyi kapsayan bütüncül politikalar olmadığı gibi, orta ve uzun vadeli planlarımız da yok. Eğer var olduğu iddia ediliyorsa, neden tüm ekonomik, eğitim, sağlık, hukuk ve benzeri yapısal gücümüzü oluşturan konularda sürekli değişen politikalar yaşıyoruz. Herkes, hatta bireysel olarak bile hayatımızda kendimizi güvende hissedebilmek için orta ve uzun vadede bir şeyleri bilmek ve bunların devam edeceğine inanmak isteriz. Özellikle söz konusu iş dünyası olduğunda, işin içine yatırımlar, üretim, istihdam, ihracat gibi ekonominin ana konuları girince orta ve uzun vadeli planlar çok daha hayati hale gelmektedir. Çünkü planlı olmak bir güvendir, bir tutarlılıktır. Orta ve uzun vadeli planların değişmeden uygulanacağını bilmek bir güven unsurudur.  Unutmayalım, ekonomi güven üstüne kurulur. Öte yandan planlı bir ekonomiye, planlı ve uzun vadeli tutarlı ve güven veren politikalara sahip olmak aynı zamanda bir “üretkenlik ve verimlilik” konusudur.  İşte bundan dolayı geçmişte eksikleri olsa da büyük işler yapan Devlet Planlama Teşkilatı yeniden hayata geçirilmeli ve bilimsel, uzmanların görüşleriyle, yerel ve bölgesel aktörler işin içine dahil edilerek Türkiye, her alanda herkese güven ve umut veren, insanlarının önünü görmesini sağlayan planlı bir ekonomiye, planlı bir eğitime, planlı bir sağlık sistemine ve tüm bunların kapsayıcı gücü olan, ruhu olan adil, demokratik ve evrensel bir hukuk sistemine geçmelidir” ifadelerini kullandı.