MAYSA DERYAYEVA
Eğitim-Sen, Milli Eğitim Şurasında alınan kararları düzenlediği bir açıklama ile protesto etti. Özgür Çocuk Parkında düzenlenen basın açıklamasında konuşan Şube Başkanı Sümbül, “20. Milli Eğitim Şûrası’nda, Okul Öncesi İhtisas Komisyonu’nda görüşülürken kabul edilmeyen okul öncesi eğitime din eğitimi eklenmesi yönündeki tavsiye kararı oy çokluğuyla kabul edilmesi, 4-6 yaş grubundaki çocukların sağlıklı gelişimine aykırıdır. Siyasi iktidarın yıllardır bilinçli ve programlı bir şekilde hayata geçirmeye çalıştığı ‘dindar nesil yetiştirme’ stratejisinin son hedefi 4-6 yaş grubunda yer alan çocuklarımız olmuştur. Pedagoji bilimine aykırı olan, çocukların fiziksel ve zihinsel gelişimi üzerinde telafi edilmesi mümkün olmayan zararlara yol açacak olan bu tavsiye kararını kabul etmek ve onaylamak mümkün değildir” diye konuştu.
“ÇOCUKLARININ SAĞLIKLI GELİŞMESİNİ OLUMSUZ ETKİLEYECEK”
Sümbül, “Eğitim sisteminde ve genel olarak toplumsal yaşamda iktidarın kendi dünya görüşüne, yaşam tarzına ve inancına uygun nesiller yetiştirme yönündeki uygulamaları tüm topluma yönelik fiili bir baskı ve dayatma haline geldiği bir dönemde alınan bu karar 4-6 yaş grubundaki tüm çocuklar için büyük bir tehdittir. Türkiye’de ‘din eğitimi’ pratiklerinde sıkça karşılaşıldığı gibi, çocuklarda korku, endişe, umutsuzluk, suçluluk duyguları yaratan, soyut düşünme yetisi gelişmemiş, oyun çağındaki çocukların dini bilgiyi edinmeye hazır olmadığı bir dönemde dini eğitimle karşı karşıya bırakılmasının çocuk üzerinde olumsuz etkilerinin olması kaçınılmazdır. Geçmişte ‘günahları çoğalmadan cennete gitmek için ölmek isteyen’, ‘annesini kapanması için uyaran’ çocuklara ilişkin olarak yaşanan örnekler, bu kararın uygulanması halinde daha da artacaktır” dedi.
“İNSANLIĞIN EVRENSEL DEĞERLERİ DOĞRULTUSUNDA YETİŞTİRMELİ”
“MEB’in görevi iktidarın dindar nesil yetiştirme hedefini gerçekleştirmek için çalışmak değildir” diyen Sümbül, “Henüz oyun çağında olan, soyut düşünce yetileri yeterince gelişmemiş olan 4-6 yaş grubu okul öncesi eğitim çağındaki öğrencilere, hangi neden ya da gerekçeyle olursa olsun, dini eğitim verilmesi, Türkiye’nin de altında imzasının bulunduğu Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin ‘çocuğun üstün yararı’ ilkesi ile temelden çelişmektedir. Laik bir ülkede devletin, zorunlu din dersi uygulamasıyla bireylerin kişisel inanç alanına girmesi doğru değildir. Bu noktada en hassas yaş grubu gelişim çağının başında olan okul öncesi eğitim çağındaki çocuklardır. Çocuk ve gençleri insanlığın ortak evrensel değerleri doğrultusunda yetiştirmek, çocukların üstün yararını gözeten, çocuk ve gençlerin kendini gerçekleştirebilmesi ve eleştirel düşünce becerisini kazanabilmesine olanak sağlayacak somut adımlar atmak olmalıdır” ifadelerini kullandı.
“KARİYER SINAVI KABUL EDİLEMEZ”
Kariyer sınavının öğretmenleri acımasız rekabete sokulduğuna ve mesleki değersizleşmenin arttığına dikkat çeken Eğitim-Sen Mersin Şube Başkanı Mahmut Sümbül, “Öğretmenlik Meslek Kanunu düzenlemesi gündeme geldiği ilk günden itibaren tartışılmaktadır. Bugüne kadar yürütülen tartışmalar ve ağırlıklı olarak kimi özel öğretim kurumlarının önerileri doğrultusunda gündeme gelen başlıklar, Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun öğretmenlerin iradesi dışında, onların görüş ve önerileri alınmadan masa başında hazırlandığını göstermektedir. Bu duruma, Türkiye’nin dört bir yanında görev yapan meslektaşlarımız tepki göstermektedir. Öğretmenlik kariyer sınavı her şeyden önce, çalışma barışını bozacak, öğretmenler arasındaki mesleki dayanışmayı ve paylaşmayı ortadan kaldıracak, onları yarışa sokarak, aralarındaki güven ilişkisini büyük ölçüde zedeleyecektir” dedi.
“EĞİTİM EMEKÇİLERİNİN ÖZLÜK HAKLARI GELİŞTİRİLMELİ”
Öğretmenlerin yoksulluk sınırının altında çalıştığını vurgulayan Sümbül, “Kariyer sınavı üzerinden eğitim emekçilerinin acımasız bir rekabete sokulup, mesleki değersizleşmenin artması kesinlikle kabul edilemez. Öğretmenlerin ihtiyacı kariyer sınavıyla verilecek unvan ya da apolet değildir. Eğitim emekçileri ekonomik, sosyal ve mesleki sorunlarına kalıcı çözümler üretilmesini, mesleki itibarsızlaştırmaya derhal son verilmesini talep etmektedir. Öğretmenlerimiz zaten yoksulluk sınırının çok altında bir ücretle çalışmaya mahkûm edilmişken ve son ekonomik krizle iyice yoksullaşmışken, özlük haklarının geliştirilmesi ve mali kayıplarının giderilmesi için kariyer ve sınav şartı getirilmesi kabul edilemez. Öğretmenler arasında hiyerarşi yaratmak, aynı işi yapan öğretmenlere farklı ücret politikası uygulamak, “eşit işe eşit ücret” ilkesine aykırıdır. Hiçbir ayrıma tabi tutulmadan tüm eğitim emekçilerinin özlük hakları geliştirilmeli ve mali kayıpları acilen giderilmelidir” diye konuştu.