“Raziye Oskay uzun süredir tehdit ediliyordu” | Güney Gazetesi Mersin

“Raziye Oskay uzun süredir tehdit ediliyordu”

Mersin Barosu Kadın Hakları Merkezi, Mersin’de 24 yaşındaki Raziye Oskay ve İstanbul’da yaşayan ve İstanbul Barosuna kayıtlı Avukat Dilara Yıldız’ın eski nişanlıları tarafından katledilmesini protesto etti. Basın açıklamasında konuşan Avukat Işıl Akan, Raziye Oskay’ın Toros Üniversitesi Adalet Meslek Yüksekokulundan öğrencisi olduğunu ve geçmişte faile karşı suç duyurusunda bulunmalarına rağmen önlem alınmadığını söyledi.

“Raziye Oskay uzun süredir tehdit ediliyordu”


ALEYNA COŞKUN/ MAYSA DERYAYEVA

 

Raziye Oskay, eski nişanlısı Barış Can U. tarafından sokak ortasında öldürüldü. Oskay’ın 2017 yılından beri sistematik olarak şiddete maruz kaldığı ve Barış Can U. yönelik suç duyurusunda bulunmasına rağmen cinayetin yaşadığı ortaya çıktı.

İddianın sahibi olan Avukat Işıl Akan, Raziye Oskay’ın üniversiteden kendi öğrencisi olduğunu belirterek, “Benim en büyük korkum, bir gün sosyal medyada, televizyonda Raziye’nin de fotoğraflarını görmek ve bir gün benimde ne yazık ki bu mikrofonun başında olmaktı. Bunu samimiyetle söylüyorum münferit ve tesadüfi bir olay değildir. Bunu tüm ülkenin gündemine ısrarla ve üstüne basa basa sokmak istiyorum. Raziye, kendisini çok sevdiğini iddia eden adam tarafından dün sokak ortasında silahla katledildi. Biz hiçbir kadın cinayetinin hiçbir kadına şiddet olayının sevgi, aşk adı altında yumuşatılmasını meşrulaştırılmasını istemiyoruz ve buna ısrarla vurgu yapıyoruz.  Raziye Oskay üniversitede benim öğrencimken bir gün benim yanıma geliş şeklini hatırlıyorum. “Hocam tehdit ediliyorum. Ben ne yapacağım” diyerek geldi. Altı yıl önce başlayan bir serüven. 6 yıldır sistematik olarak şiddete uğrayan, tehdite uğrayan, darba uğrayan ve hatta cinsel saldırı suçundan devam eden hala açık bir dosyası var” dedi.

 

“FAİL DAHA ÖNCE ADLİ KONTROLLE SERBEST BIRAKILDI”

 

Akan, “2017 yılında Raziye’nin ailesiyle birlikte yaşadığı evde yine silahla saldırıya uğradı aynı kişi tarafından. Bundan dolayı Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılandı. Bir buçuk ay kadar tutuklu kaldı, tahliye oldu. Tahliye’den sonra baskılar, tehditler hiçbir şekilde son bulmadı ve artarak devam etti. Bunun üzerine ne yazıktır ki birçok hayali olan bir kadın ailesi ve yaşadığı şehri terk etmek zorunda kalıp, İstanbul iline gidip izini kaybettirmek zorunda kaldı.  Bu kadın İstanbul’da bir işe girdi. Bütün telefon numaralarını değiştirdi. Yeter ki bu adama yakalanmamak için. Ne yazık ki bir gün iş yerinde İstanbul’da yine adam karşısına çıktı. O adamdan artık kaçamayacağını anlayan Raziye, ailemin yanında yaşayayım kaygısıyla artık düşüncesiyle tekrar Mersin iline döndü. Ne baskın ne şiddet ne tehditler hiç azalmadığı gibi artarak devam etti. En son 2021 yılında bakın yine darp, cinsel saldırı, şantaj ve silahla tehdit suçlarından halen açık olan bir savcılık dosyası var. Bu fail adli kontrolle serbest bırakıldı” ifadelerini kullandı.

 

“SONUNA KADAR MÜCADELE EDECEĞİZ”

 

Failin Raziye’yle ilgili birçok uzaklaştırma kararı olduğuna dikkat çeken Akan, “Fail ne adli kontrol kararını ne de uzaklaştırma kararlarını hiçbir şekilde dinlemedi. Hiçbir şekilde riayet etmedi. Her gün Raziye’nin iş yerinin kapısına gelmeye devam etti. Bunları bildirmek suretiyle can güvenliğimce tutuklanmasını talep ediyorum dememize rağmen adli kontrol devam ederek tutuklanma sağlanamadı. Bugün geldiğimiz noktada tekrar söylüyorum en büyük korkumu yaşıyorum burada. Raziye benim için ne bir mesleki bir profesyonel bir iş değil bir avukat gibi değil. Bir ablası bir hocası olarak konuşuyorum burada. Ne yazık ki hukuki çabalarımız mücadelemiz böyle acı bir şekilde son buldu. Biz o yüzden tekrar tekrar canımız bu kadar yanmasın diye İstanbul Sözleşmesi tartışmalarını çok önemsiyoruz. Tek başına yeterli olmasa da cinsiyet temelli şiddetin engellenebileceği en önemli araçlarımızdan biridir. Bütün hukuki kazanımlarımıza sonuna kadar sahip çıkıyoruz. Failin en yüksek cezayı alması için hukuki kazanımlarımızı koruyabilmek için bu cinayetleri azaltmak ya da cezasının caydırıcı bir hale gelmesi için elimizden gelen bütün mücadeleyi vereceğiz. Tüm halktan tüm kadınlardan erkeklerden ve herkesten bu konuda destek bekliyoruz. Raziye’nin davasının sahipsiz bırakılmamasını talep ediyorum” şeklinde konuştu.

 

 

“Kadın cinayetleri normalleştirilmemeli”

 

Şiddet gören kadınlar için gerekli tedbirlerin alınmaması nedeni ile gerçekleşen bu cinayetler karşısında, devletin tüm organları ve yargı sisteminin sorumluluğu bulunduğunu belirten Mersin Barosu Kadın Hakları Merkezi Başkanı Av. Arzu Günay, “İçimiz acıyor, sözün bittiği yerdeyiz. Dün 2 kadın cinayeti işlendi. Mersin'de 24 yaşında Raziye Oskay, yine İstanbul’da İstanbul Barosuna kayıtlı kadın meslektaşımız Avukat Dilara Yıldız erkek şiddetine uğrayarak katledildiler. Kadına yönelik şiddet en yakınlarımızdan geliyor. Sistemli şekilde eski nişanlısı Oktay Dönmez tarafından tehdit edilen Avukat Dilara Yıldız olay anında olay yerine gelen polislerin gözü önünde kurşunlanarak öldürülmüştür. Her gün en az bir kadın cinayeti ile güne başlar olmak ve bu kadın cinayetlerini normalleştirerek toplumun duyarsızlaştırılması, faillere uygulanan cezaların yetersiz olması ve şiddet gören kadınlar için gerekli tedbirlerin alınmaması nedeni ile gerçekleşen bu cinayetler karşısında, devletin tüm organları ve yargı sisteminin sorumluluğu bulunmaktadır” dedi.

 

“CİNAYETLERİN EN ÖNEMLİ SEBEBİ BİREYSEL SİLAHLANMA”

 

Devletin, kadını koruma yükümlülüğünü yerine getiremediğine dikkat çeken Günay, “Kadın Dernekleri Federasyonu tarafından tutulan kadın cinayetleri istatistiğine göre son 1 yılda 367 kadın, erkekler tarafından öldürüldü. Devletin, kadını koruma yükümlülüğünü yerine getiremediği açık olarak ortadayken, İstanbul Sözleşmesinden çekilme kararı verilerek, faillerin yeterince ceza almadıkları, iyi hal ve haksız tahrik gibi sebeplerle ceza indiriminden faydalandıkları mağdur karşısında güçlendikleri ve mağdurların mağduriyetinin ikiye katlandığı görülmektedir. Kadın cinayetlerinin büyük çoğunluğunun ateşli silahlarla işlendiği açıkken bireysel silahlanmanın yasaklanmaması bu cinayetlerin en önemli sebeplerindendir. Bunun yanı sıra Türk Ceza Kanunu’nda ısrarlı takibin suç olarak düzenlenmesinin de geciktirilmemesi gerekmektedir” diye konuştu.