ABİDİN YAĞMUR
“2. Dünya Savaşı Döneminde Mersin” panelinin kolaylaştırıcılığını Mersin Üniversitesi İletişim Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Ayşe Senem Duruel Erkılıç’ın yaptığı panelde kent araştırmacısı, yazar Aydın Sevim, Mersin Üniversitesi Tarih Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. İbrahim Bozkurt konuşmacı olarak yer aldı. Konuşmacı olacağı ilan edilen araştırmacı yazar Nihat Taner ise rahatsızlığı nedeniyle panele katılamadı.
Prof. Dr. Ayşe Senem Duruel Erkılıç, panelin açılışında yaptığı konuşmada “Bizi sahici bir başlangıca götürecek olan belleğimizdir. Hatırlamak ve unutmak. Bu iki kavram aynı zamanda toplumsal tarihtir, kimliktir. Hatırlama unutma paradoksu bireysel olduğu kadar toplumsaldır. Bu yüzden toplumsal belleğimiz unutmak ihtiyaçsa hatırlamak da zorunluluktur şeklinde ifade edilebilir” dedi.
“ZAMANLARIN EN İYİSİ, ZAMANLARIN EN KÖTÜSÜ”
Araştırmacı yazar Aydın Sevim de merhum Şinasi Develi’nin Mersin’i anlamak için Mersin tarihiyle ilgi araştırmalar yaptığına dikkat çekerek “Biz de Mersin’i anlatmaya aynı şevle anlatmaya çalışıyoruz” dedi.
2. Dünya Savaşının birçok şehir için olduğu gibi Mersin için de enteresan zamanlara denk geldiğini kaydeden Sevim, “Zamanların en iyisi, zamanların en kötüsü diye tanımlanabilir” ifadelerini kullandı.
“KRİZİN ETKİLEDİĞİ ŞEHİRLERİN BAŞINDA MERSİN VARDI”
Dönemin ekonomik yapısı hakkında bilgiler paylaşan Sevim, “1928’de başlayan kriz 1940’lara kadar sürüyor. O dönemdeki krizin en çok etkilediği illerin başında da Mersin geliyor. Mersin Ticaret ve Sanayi Odası kayıtlarına göre buhran döneminde 338 firmanın kaydı yapılmış, 325 firmanın kaydı silinmiş. Çünkü büyük bir kriz var, insanlar iflas ediyor, bankalar borç vermeye başlıyor. Küçük işletmecilerden bu bankalardan kredi alabilmek için yeniden şirketler kuruyorlar. Buhran zamanında kurulan aile şirketlerinin büyük kısmı 1940’ların başında kapanıyor” dedi.
“MERSİN’DEN 312 KİŞİ VARLIK VERGİSİ VERDİ”
“Mersinliler sıkıntılı günlerde çalışmaktan vazgeçmiyor. Hatta sıkıntılı günlerde alyanslarını bozdurup Türk Hava Kurumuna bağışlıyorlar” diyen Sevim, günümüzde bile tartışma konusu olan Varlık Vergisi uygulamasıyla ilgili de bilgi verdi.
Sevim, “Mersin’in havası ve suyu çok ağır. İnsanlar çok zor şartlar altında yaşıyorlar. Sıtma ve diğer salgın hastalıklarla mücadele ediyorlar. Savaş çıkıyor ve hükümet milli koruma kanununu çıkarıyor. 1942’de de Varlık Vergisi yürürlüğe giriyor. İş yapan, mal sahibi, irad sahibi kişilerden alınan bir vergi. Bunun için illerde servet tespit komisyonları belirleniyor. Mersin’de de Ticaret ve Sanayi Odası bünyesinde kurulan komisyon 312 vergi mükellefi tespit ediyor. O dönem için az bir sayı değil. Mersinliler tabi bu işten memnun değiller. Bazı haksızlıkların olduğunu, bazı yanlışların olduğunu dile getiriyorlar. Vergi tahsilinde Mersin altıncı il oluyor. Mersinliler görevlerini yerine getirmiş oluyorlar. Vergisini vermeyenlerden mallarına el konulanlar oluyor ama hiç kimse çalışma kampına gönderilmiyor. Dönemde bir kanun çıkarılıyor ve Mersin gazetesi bunu evinde 1 kilo unu olan bile beyanname verecek diyor. Ardından ekmek karneye bağlanıyor. Ekmek karneleri İleri İlkokulunda dağıtılıyor. Bununla kalmıyor. Bu vergilerin ardından toprak mahsülleri vergisi konuluyor. Mersinliler üretmekten vazgeçmiyor.”
“MERSİN’DE AKTİF, RENKLİ BİR HAYAT VAR”
Mersin Üniversitesi Tarih Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. İbrahim Bozkurt da “Mersin’de aktif, renkli bir hayat olduğunu mekanlardan anlıyoruz. Kent hayatında önemli mekanların başında sinema geliyor. Halk ve Güneş sineması var. 1930’lar da tiyatro da açılıyor. Mersin Halkevinin de kültürel hayatta, toplumsal hayatta önemli bir mekan. Tüccar Kulübü ve Akkahve de önemli mekanlar” ifadelerini kullandı.