ABİDİN YAĞMUR
Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Vahap Seçer, il genelindeki şebeke suyu kullanımının 2 haftada yüzde 15 oranında artmış olmasından hareketle Mersin’e yaklaşık 350 bin yurttaşın göç ettiği görüşünde.
AFET BÖLGESİ İLAN EDİLİRSE BÜTÇE PAYI YÜZDE 40 ARTACAK
Bu hızlı, ani ve yoğun göç Mersin’in de afet bölgesi kapsamına alınması taleplerini gündeme getirdi. Mersin Büyükşehir Belediyesinin bu çağrısına odaların, iş insanları derneklerinin, işçi ve memur sendikalarının da aralarında olduğu 47 kuruluş ortak bir bildiriyle destek verdi.
Kuruluşların ortak bildirisinde dikkat çekilen en önemli nokta, Mersin’in kağıt üzerindeki nüfusu ile fiili nüfusu arasındaki derin uçurum.
Ortak bildiride, Mersin’in resmi nüfusunun 1 milyon 900 bin olduğu belirtiliyor ve 400 bin Suriyeli sığınmacı ile 400 bin civarında depremzede yurttaş eklendiğinde nüfusun 2 milyon 700 bine ulaştığı ifade ediliyor. Sivil toplum örgütleri, bu nedenle merkezi hükümetin, nüfusa göre verdiği payın, yüzde 40 oranında artırılmasını istiyor.
Mersin afet bölgesi ilan edilirse ya da özel statü verilirse Mersin Büyükşehir Belediyesi ile ilçe belediyelerinin Ankara’dan aldığı pay yüzde 40 oranında artabilecek. Bu da belediyelerin toplu taşıma, su, kanalizasyon, sosyal yardım gibi kalemlerdeki yükünü az da olsa hafifletecek.
AİLE HEKİMLERİ AŞILAR VE SALGIN KONUSUNDA UYARIYOR
Ancak sorunlar bununla bitmiyor. Göç dalgasının yaratacağı sorunların başında sağlık geliyor. Mersin’in hastane sayısı, hekim sayısı, yatak sayısı halihazırda yerleşik nüfusa zor yetiyor. Nüfusun artmasıyla birlikte ilk olarak Aile Sağlığı Merkezlerinde yığılmalar başlamış.
Kendi hastalarının yanında depremzedeleri de misafir olarak muayene ettiklerini söyleyen Mersin Aile Hekimleri Derneği (MAHDER) Başkanı Dr. Haydar Karakoyun, tifüs, dizanteri gibi salgın hastalıklardan korktuklarını belirtti.
Karakoyun, “Şu an aşıda bir sıkıntı henüz oluşmadı, çünkü insanlar şokta. Deprem bölgelerinden yeni yeni gelmeye başladılar. Tabi bir ay içerisinde insanların çocuklarının aşıları akıllarına gelecek, gebelerin takipleri akıllarına gelecek. O dönem sıkıntı başlayacaktır. Bebeklerin preparatları var, gebelere verdiğimiz tabletlerimiz var, kan ilaçları var. Bunların eksik olmaması ve aşı tedariğinin bir an önce tedbirinin alınması gerekiyor” dedi.
Karakoyun’un dikkat çektiği bir diğer nokta ise tifüs, dizanteri gibi salgın hastalıkların deprem bölgesinde ortaya çıkması ve Mersin’e gelmesi. Karakoyun hem bulaşıcı hastalıkların hem de tetanos hastalığının dikkatli şekilde takip edilmesi gerektiği görüşünde.
“EN AZ 1 YIL ÇALIŞACAK SAHRA HASTANESİ KURULMALI”
Mersin Tabip Odası Başkanı Dr. Nasır Nesanır da, deprem sonrası göç sürecinde yem yerleşik nüfusun hem depremzedelerin koruyucu, tedavi ve rehabilite edici sağlık hizmetine erişiminde aksamalar olabileceğine dikkat çekti.
Nesanır, sağlık hizmetlerinde aksama yaşanmaması için şu an atıl durumda olan eski devlet hastanesinin rehabilitasyon merkezi olarak hizmet vermesini, şu an atıl durumda olan Kadın Doğum Çocuk Hastanesinin palyatif merkezine dönüştürülmesini, il genelinde birinci basamak sağlık merkezlerinin açılmasını, psikososyal destek merkezlerinin açılmasını önerdi.
En az bir yıl süreyle hizmet verecek şekilde sahra hastanesi tarzında hastane açılması, bir adet ağız ve diş sağlığı merkezinin açılması da Tabip Odasının önerileri arasında.
ÖĞRENCİ NAKİLLERİ SÜREBİLİR
Deprem göçüyle Mersin’e gelen yurttaşların bir diğer acil sorunu ise eğitim alanında. Mersin İl Milli Eğitim Müdürü Adem Koca, 20 Şubat’ta yaptığı açıklamada, tüm kademelerde 10 bin depremzede öğrencinin Mersin’e nakledildiğini açıklamıştı.
Bu açıklamadan 2 gün sonra bilgileri güncelleyen Vali Vekili Harun Sarıfakıoğulları ise 12 bin 980 öğrencinin Mersin’e nakil aldırdığını açıkladı.
Mersin’e depremzede göçü devam ediyor ve okullardaki depremzede öğrenci sayısının önümüzdeki hafta daha da artacağı öngörülüyor.
“OKULLAR YETERSİZ, ÖĞRETMEN AZ”
Eğitim-Sen Mersin Şube Başkanı Mahmut Sümbül, depremden önce, eğitim yılı başında hazırladıkları raporlarda okul öncesi, ilkokul, ortaokul, lise ve meslek liselerindeki kapasitelerin dolduğunu, sınıfların kalabalık olduğunu, sınıfların yetersiz olduğunu, binaların fiziki koşulların problemli olduğunu söylediklerini hatırlattı.
Sümbül, “Şu anda gelen öğrencilerle bu problem artık devası soruna dönüştü. Şu anda Mersin’in ne okulları bu kapasiteyi kaldırabilecek durumda ne de öğretmen sayısı ve fiziki koşulu kaldırabilecek durumda değil. Bu açıdan da bir an önce Milli Eğitim Bakanlığı tarafından öğretmen atamaları yapılmalı. Ücretli öğretmen atamaları değil artık öğretmen atamalarında köklü çözümlere adım atılmalı. Milli Eğitim Bakanlığının bütçesi arttırılarak, okullaşma oranını artıracak eylemler yapılmalı. Yerel yönetimlerle yaptığımız görüşmelerde de belirttik. Mersin’e gelen deprem mağdurlularının çoğu burada kalıcı olarak yerleşecektir. Şu an kısa ve vadeli süreyi konuşuyoruz ama uzun vadede sorunlarımız daha da artacak” ifadelerini kullandı.
“MERSİN’DE YARGIDA SÜRELER DURDURULMALIDIR”
Hızlı, ani ve yoğun göç hayatın birçok alanında olduğu gibi yargıda da bazı sorunların yaşanmasına neden olacak. Mersin Barosu Başkanı Gazi Özdemir, “Mersin, depremden etkilenen 10 ilimizden gelen depremzede meslektaşlarımıza ve vatandaşlarımıza kucak açan bir kent olmuştur. Deprem sonrası hızlı göç artışı ve koordinasyon eksikliği ile baş başa kalan Mersin, depremzede meslektaşlarımızın ve vatandaşlarımızın barınma, beslenme, sağlık, eğitim, iş gibi önemli ihtiyaçlarına cevap vermekte zorlanmaktadır. Ayrıca zaten iş yükünün çok yoğun olduğu Mersin merkez ve ilçe adliyelerinde, göçle birlikte iş yükü daha da artacaktır” dedi.
“HAKİMLER, SAVCILAR, AVUKATLAR DEPREM ENDİŞESİ NEDENİYLE ŞEHİR DIŞINDA”
Depremin şiddetinin çok fazla hissedildiği Mersin’de adliyelerde adalet sisteminin işleyişi ve yargı faaliyetlerinin de sekteye uğradığını ifade eden Özdemir, “Deprem korkusuyla meslektaşlarımızın, hakim ve savcılarımızın farklı illere geçici süreyle gitmiş olması nedeniyle, Mersin merkez ve ilçe adliyelerimizde yargısal faaliyetlerde aksama yaşanmakta, buna bağlı olarak da vatandaşın adalete vaktinde erişiminde sorunlar yaşamaktadır. Ancak yargıda sürelerin 6 Nisan 2023 tarihine kadar durdurulması kararnamesi, sadece OHAL ilan edilen 10 ilimiz için geçerlidir. Depremin etkisinin çok yoğun yaşandığı Mersin’de yargıda süreler durdurulmalıdır. Devlet yetkililerine çağrımızdır; Mersin halkının, kentimize göç eden depremzede meslektaşlarımızın ve vatandaşlarımızın mağdur olmadan bu afet sürecini kontrollü ve başarılı bir şekilde atlatabilmesi, koordinasyonun sağlanması ve Mersin’de kontrolsüz göçle birlikte yaşanabilecek yeni kaosların önüne geçebilmek, yoğun göçle birlikte bir çıkmazda olan kentimiz için devlet yetkililerinin acil önlemler ve tedbirler alması gerekmektedir. Deprem nedeniyle adalet sistemimiz sekteye uğramamalı, adliyelerimizde yargısal faaliyetler sağlıklı bir şekilde işleyebilmelidir” ifadelerini kullandı.