Çukurova Üniversitesi, Jeoloji Mühendisliği, Uygulamalı Jeoloji Anabilim Dalı’ndan Prof. Dr. Hasan Çetin, Tarsus’un içinden geçen bir fay hattının bulunmadığını belirterek, “Fayların aktif mi ölü mü olduğunu anlamak için analizler yapılıyor, kazılar ile fayın hareketleri ölçülüyor. Yaşanan depremlerde Elbistan fayı Tarsus bölgesini oldukça rahatlattı. Bu da Tarsus’ta riskin az olduğunu gösteriyor. Ben Tarsus’un içinden geçen bir fay olduğunu düşünmüyorum. Depremlerin yeni bir fay doğuracağı bilgisi gibi bilgiler dolanıyor. Deprem kırık fay üzerinde olur, yeni bir fay oluşması gibi bir durum yok. Bu son depremde Nur Dağı civarında, faylar hareket edince 3.7 metrelik bir kayma oluşturdu. Bina standartlara uygun yapılmış olsa bile fay hattına yapılmış bir binanın yıkılmama durumu yoktur. İzmit depreminde de buna şahit olmuştuk. Yumurtalık fay hattı ile aramızda 55 kilometre var. Kırılma durumunda Tarsus’a ciddi zarar verebilir. Ama ODTÜ’lü hocalarımızın dediği gibi ise Ecemiş Fay hattı Namrun Fay Hattını izleyip sonra Kıbrıs’a bağlanıyorsa biraz dağlık bölgeden geçmiş oluyor ve Tarsus açısından biraz daha risk azalmış oluyor” şeklinde açıkladı.
“BİNALARIN YEREL ZEMİN ÖZELLİKLERİNE HALKIMIZIN ÇOK DİKKAT ETMESİ GEREKİYOR”
Çukurova Üniversitesi, İnşaat Mühendisliği, Geoteknik Anabilim Dalı’ndan Prof. Dr. Abdulazim Yıldız ise “Depremde Yerel Zemin Davranışları ve Mikrobölgeleme” konusunu anlattı.
Yıldız, “Kentlerde yer seçimleri çok önemli, depremlerde 5 ile 20 katlı binaların incelenmesi sonucu rozaransa girdiğini görüyoruz. Binaların yerel zemin özelliklerine halkımızın çok dikkat etmesi gerekiyor. Çünkü binalar sadece zeminden kaynaklı bile ağır hasar alabilir. Sıvılaşma ya da yapısal hatalar sebep oluşturur. Ancak yeni inşaat teknikleri ile sıvılaşma önlenebilir. Siz doğru tasarımı doğru yapıyı yaparsanız çok katlı olması da sorun teşkil etmez. Son yaşanan depremler kentlerde yer seçiminin ne kadar önemli olduğunu gösterdi. Uygun yapılaşma yerlerinin tayini için yıkıcı bir depremin olmasını beklemek yerine bölgede gerçekleşeceği tahmin edilen depremin özelliklerini önceden tahmin etmek, bölgesinin zemin koşullarını ve özelliklerini tanımak buna uygun yapı tasarımı ve uygun yer seçimi yapabilmek için haritalar oluşturulmalıdır. Mikrobölgeleme ile uygun ve güvenli yerleşim alanları oluşturulmuş olur” dedi. (Haber Merkezi)