NECDET CANARAN
Dedim: Kentsel Dönüşüm.
Dedi: Rus ruleti. Biri başaracaktı biz başardık.
Dedim: Metro…
Dedi: Karşıyım. Rantabl değil. Çocuklarımız 50 yıl ceza çekecek.
Dedim: Ana Konteyner Limanı?
Dedi: İktidarımız hazır. Proje yok, yerel yönetimler yok, yerel STK’lar yok, özel sektör yok. El uzatıyorum, elimi tutan yok. Laf çok.
Dedim: Vahap Seçer…
Dedi: Küs değiliz.
Dedim: Hep didişiyorsunuz…
Dedi: Kendi partili belediye başkanlarıyla da konuşmuyor, konuşur gibi yapıyor.
Dedim: Mersin Limanı, Atatürk Parkı, Çamlıbel…
Dedi: Atatürk herkesin Atatürk’ü. Kurucu liderimizin adını kullanıp şehrin kaderiyle oynamanın bir anlamı var mıydı? Dedi: Büyükşehir Belediye Başkanı Mersin’e iki yıl kaybettirdi.
Dedim: Akdeniz…
Dedi: Yenişehir, Mezitli, Toroslar yatıya gidilen otel.
Dedim: Akdeniz…
Dedi: Gündüz nüfusunu kimsenin bilmediği… Hayatın yaşandığı, paranın kazanıldığı, zamanın aktığı… Huzuru ve barışı sağladığımız yer, Mersin’in kalbi.
İKİMİZ SÖYLEDİ BEN YAZDIM
“Bir taş at denize kim bilir ne dalgalar çıkar” demiş şair…
Sene 1951.
Türk Musikisine yüz kadar beste kazandıran keman üstadı Cevdet Çağla, gün boyu limon çiçeği kokan sokaklarını, bahçelerini gezdiği Mersin’e o kadar hayran kalır ki gün batımında -artık anılarımızda yer eden- Toros Oteli’nin penceresi önünde Akdeniz’e ve limana karşı şu şarkıyı besteler:
“Mersin, Mersin güzel Mersin
Genç kız gibi şuhsun şensin
Akdeniz’in kenarında
İnci gibi bir çiçeksin.”
Karcığar makamında bestelenen şarkı, o gece, senenin en güzel balosunda sanat musikisinin büyük yorumcusu Perihan Altındağ Sözeri tarafından ilk kez ve alkışlarla yapılan ısrar üzerine arka arkaya beş kez seslendirilir.
Sene 2023…
Şarkı yine o şarkı.
Aşk yine o aşk ancak bestekâr farklı: Mustafa Gültak.
Soyadı emir kipi, “gül tak” diye bağırıyorsa da “sıfır ego” bir belediye başkanı Mustafa Gültak. Samimi ve güleç.
Başkan Gültak ile aşkla bağlandığı kent Mersin’i, Mersin’in kalbi Akdeniz ilçesini konuşuyoruz, Akdeniz’in kıyısında, limana karşı…
Ne geliyorsa başımıza “dedim-dedi” yerine “dedim-dedim” ya da “dedi-dedi”lerden geliyor. Halbuki demokrasinin, uzlaşmanın en etkili yolu diyalogtan geçmiyor mu, yani “dedim-dedi”lerden.
Ben “dedim”, Mustafa Gültak “dedi.”
Di haydi yolcu yolunda gerek. “Akdeniz” yolcusu kalmasın. Teker dönüyor.
“Akdeniz’i anlatın” desem...
Akdeniz farklı kültürlerin farklı mezheplerin ve farklı dinlerin yer aldığı bir yer. Akdeniz’i biraz ebru sanatına benzetiyorum, çok güzel renklerin, insanların olduğu yer. Ama Akdeniz bir o kadar da limanıyla, deniziyle, kültür ve turizm açısından da önemli bir ilçe. Diğer ilçeleri otel olarak görüyorum. Buna kızıyor belki belediye başkanları ama hakikaten diğer ilçelerin çoğu otel. Yani insanlar Yenişehir’e Mezitli’ye Toroslar’a genelde yatmaya gidiyor. Akşam evlerinde uyuyorlar, sabah çıktıklarındaki ilk durakları Akdeniz oluyor. Dolayısıyla Akdeniz hayatın yaşandığı, paranın kazanıldığı, sohbetlerin yapıldığı aslında hayatın, Mersin hayatının geçtiği, zamanın aktığı ilçe. Gece nüfusu 265 bin olan, gündüz nüfusunu kimsenin bilmediği bir ilçeden bahsediyoruz. Şehrin en önemli ilçesi, kalbi.
Seçilebilmeniz için sizin mahallenin dışındakilerin de oyuna ihtiyacınız var, nasıl ikna edeceksiniz? Ben size oy vermedim mesela.
O kadar kesin konuşmayın belki verirsiniz. Yoksa Yenişehir’de mi oturuyorsunuz?
Yenişehir’de oturuyorum.
Seçmen naklinizi taşırız ya, hallederiz.
Niye size oy verelim?
Farklı nedenleri var. Bizden önce Akdeniz’de barış, sevgi ve kardeşlik çok azdı, kargaşa vardı. Kepenklerin kapatıldığı, ticaretin durduğu, hayatın durduğu, anımsamak istemediğim ve harddiskimden silmek istediğim kötü anılar var Akdeniz’de, herkesin var. Ama artık yok.
Silindi mi kötü anılar?
Evet, Akdeniz’de huzur var artık. Kardeşlik var, sevgi var. Muhabbet var, aşk var, yeşil alanlar var, park alanları var, spor tesisleri var. Kültürel ve sanatsal faaliyetler var, bir hanımefendinin gece saat 12 de olsa Şevket Sümer’de veya Güneş, Çay, Çilek mahallesinde çok rahat gezme ihtimali var. Akdeniz yaşam dolu, huzurun olduğu, sağlığın, sevginin, muhabbetin, paylaşmanın olduğu bir ilçe. Bu daha önce yoktu maalesef. Bu, kalıcı olacak. Akdeniz gençlerin rağbet edebileceği bir ilçe haline geldi. Çünkü daha önce hiç etüt merkezi yoktu. Etüt merkezleriyle üniversiteye hazırlanan Akdeniz’deki gençleri Yenişehir, Mezitli ve Toroslar’daki gençlerle rekabet edebilir hale getirdik. Geçen senenin Sayısal Türkiye 496.sı, bu senenin LGS Akdeniz birincisi bizim etüt merkezlerimizden ve bizim mahallelerimizden çıktı. Kadınlara yönelik de çok projemiz var. 17 tane kültür evi açtık. Bu kültür evlerinin çoğunda kadınlarımız dikiş nakış, okuma yazma öğreniyor. Tahmin eder miydiniz, pilates dersleri bile veriyoruz Akdeniz’in kadınlarına. Bunlar daha önce yoktu.
Rakam verebilir misiniz?
Binlerce diyebilirim. Sayı değişiyor ama binlerce insan.
Beş yıl içerisinde değil mi?
Evet, tabii ki… Akdeniz’de iki tane kadın kooperatifi var. Şu an Mersin merkezde hiçbir belediyenin, iki tane kadın kooperatifi yok. Kadınlar üretiyorlar ve satış yapıp maddi kazanç sağlıyorlar.
Gençlere, kadınlara yönelik birçok faaliyetimiz, spor etkinliklerimiz, podcastler gibi birçok alanda ilerlememiz var. Şöyle ispatlayabiliriz, Akdeniz 2018’de Türkiye ilçe sıralamasında 123. sıradayken Sanayi Bakanlığı tarafından yapılan ve 36 parametre içeren anketlerde 103. sıraya çıktı. Yani 20 sıra birden yukarı çıktık. Mersin merkezde bizi geçen tek ilçe var o da Yenişehir. Onun dışında diğer ilçelerin önündeyiz. Bu da bizim Akdeniz’de ekonomiyi, huzuru, sağlığı, kadını, eğitimi, gençliği, sporu iyi bir şekilde yönettiğimizin göstergesidir. Ayrıca son bir yıldır Türkiye’de ilk 100’ün içine giren dört beş firma sahibi veya ceosu bizi makamda ziyaret etti.
Yatırım amaçlı mı?
Tabii ki, diğer bölgelerdeki yatırım alanları bitti. Deprem de ayrıca bir tehdit. Bu bölgede deprem olmaması, bu bölgenin limanının çok önemli olması, otoban bağlantıları, liman bağlantıları, organize sanayi bağlantıları olması gibi birçok avantaj Mersin’i öne çıkardı ve Mersin, limanıyla doğrudan Akdeniz’e, dünyaya açılan bir kapı. Dolayısıyla bu tip yatırımlar da hızla geliyor. Bu yatırımlar daha önce iki nedenden gelmiyordu. Birincisi Akdeniz’in değil Mersin’in 30 yıldır çözülmeyen imar sorunları vardı. Bunlar çözülüyor, artık büyük yatırımcılar geldiğinde bizden imar alacak, arazileri bir iki sene içinde bulabilecek. İkincisi huzur var. Huzurun olmadığı yere ne turist gelir ne yatırımcı. Dolayısıyla birkaç sene sonra Akdeniz’i 103. sırada değil ilk 50’de görebileceğiz. Ters göç başladı zaten. Eskiden aşırı göç veren Akdeniz’de son senelerde göç hızı yavaşladı, yavaş yavaş ters göç geliyor.
“Şunu iyi ki yapmışım” dediğiniz hizmet nedir diye sorsam.
Etüt çok önemli. Şöyle diyeyim, Çay mahallesinden Sayısal Türkiye 496.sı çıktı, Deniz Barçatay. Bu çocuğumuzun hayatına dokunduk. İclal kızımız, babası yok, annesiyle yaşıyor, Silifke’deki kamplarımıza gitti, ilk kez deniz gördü, kamp gördü, otel ortamı gördü. Yine bizim etüt merkezlerimizde çalışmış İlla kızımız Amasya Tıp Fakültesi üçüncü sınıf öğrencisi.
İnsana dokunmak en önemli hizmet, doğru mu anlıyorum.
Evet. Bir örnek daha vereyim, babasından zorlukla izin aldığımız 16 yaşındaki Hilal kızımız (Hilal Sonay) kickboksta Avrupa Şampiyonu oldu. Bundan 15 sene önce, 20 sene önce bir Kürt kızının kicbocksta Avrupa Şampiyonu olacağını tahmin edebilir miydiniz? Edemezdiniz çünkü ne sosyolojik yapı olarak ne de fiziksel yapı olarak buna hazır değildi Akdeniz. Artık hazır. Kültürel, sanatsal faaliyetleriyle, sportif faaliyetleriyle İclaller, Hilaller, Denizler çıkıyor artık Akdeniz’den, yarışıyorlar.
Akdeniz’de şu hikâyeleri de çok duyduk; deniz görmeyen, başka şehir görmeyen birçok insan var. Biz 3 yıldır 3 bine yakın kadınımızı Nevşehir’e, Konya’ya, Anıtkabir’e gezmeye götürdük.
Bu arada keşke 6 Şubat’ı yaşamasaydık. Depremin de ne kadar büyük bir gerçek olduğunu hatırladık. Yıllardır kentsel dönüşüm diyor belediye başkanı arkadaşlarımız ama icraat yapan yok. Kentsel Dönüşüm de en önemli projelerimizden biri.
Az önce lafı geçti. Mersin Limanı’nın ve aynı zamanda sizin yapmayı düşündüğünüz Su Sporları Merkezinin Atatürk Parkına doğru genişleyeceği yönünde iddialar var. Endişelenmeli miyiz? Siz belediye başkanısınız bilirsiniz, bizden gizlenen bir şey mi var?
Hayır. Biz limanın genişleme projelerini Ticaret Odasında, basının önünde, farklı yerlerde Ulaştırma Bakanlığının bürokratları, sayın valilerimiz ve biz anlattık. Bak tam karşımızda Atatürk Parkı neresi? (Eliyle Atatürk Parkı’nı işaret ediyor.)
Şimdi şu gördüğünüz gemilerimizin yanaştığı alan. (Gültak Başkan liman sınırlarını işaret ederek anlatıyor)
Şu limanının aşağıya doğru gittiğini (mendireği işaret ediyor) biraz da genişlediğini düşün şimdi Atatürk Parkıyla ne alakası var? Peki, Büyükşehir Belediye Başkanımız? Maalesef ondan kaynaklı bu algılar yaratıldı, bazı STK’lar da buna alet edildi.
Atatürk Parkı ve Atatürk ismi kullanıldı çok ayıp! Kurucu liderimizi kullanarak şehrin kaderiyle oynamanın bir anlamı var mı? Atatürk herkesin Atatürk’ü.
Ben Gazi Mustafa Kemal Atatürk ile ilgili yaptığım işleri anlatmaya kalksam Akdeniz’de, bugüne kadar Cumhuriyet Halk Partisi Belediye Başkanının yapmadığı birçok şey yaptım. Bir kere belediyenin girişine bakın. Görürsünüz ne yaptığımızı. Liman şöyle genişliyor, Atatürk Parkı elden gidiyor dediler, yürütmeyi durdurma aldılar, sonra yürütmeyi durdurmanın durdurmasını aldı içerideki firma, kasım ayında yatırım başlıyor. 500 milyon dolardan bahsediyoruz. Binlerce insan. Kapasite 2 milyon TEU’dan dan 3 milyon TEU’ya yükselecek. Bu milyarlarca dolar demektir. Bu dışarıda bekleyen gemilerin bekleme süresinin azalması demektir. Mersin Limanı’nın kapasitesinin artması demektir.
Kapılar Projesi çok gecikti.
E tamam da bunu geciktiren kim? Bunu da söylememiz lazım.
Kim?
Büyükşehir Belediye Başkanı. Davayı açan ben değilim. Büyükşehir Belediye Başkanı. Açmasaydı. Bugün davayı kaybetti. Mersin’in de iki yılını kaybettirdi.
Gelelim diğer polemik konusuna. İkinci liman veya ana aktarma konteyner limanı… Ben Ayhan Kızıltan’a da daha önce Ticaret ve Sanayi Odası Başkanıyken söyledim. Mevcut başkanımıza da söyledim. Gelin bu meseleyi çözelim. İktidarımız ve eski Ulaştırma Bakanımız Adil beye (Karaismailoğlu) de burada söylettim. İktidarımız diyor ki ‘Çok büyük bir limandan bahsediyoruz, ‘yap, işlet, devret’ modeliyle yapılmasına hemen hazırız. Hemen izin vermeye hazırız.’ Geriye ne kaldı o zaman? Ne yapmamız gerekiyor burada?
Akdeniz Belediye Başkanı, Büyükşehir Belediye Başkanı, Deniz Ticaret Odası, Ticaret Odası, Şehir Plancıları Odası, Mimarlar Odası, İnşaat Mühendisleri Odası gibi, üniversite gibi konuyla alakalı bir toplantı yapmak gerekiyor. Yani ‘Ana Aktarma Konteyner Limanı’ nasıl yapılabilir? İmara hazır mı? Yollar hazır mı? Altyapısı hazır mı? Bununla ilgili İktidarın önüne gidecek bir proje elimizde mevut mu? Yerel yönetimler olarak ve yerel STK’lar olarak yok.
Şimdiye kadar hep konuşulmuş o zaman, hep havanda su dövülmüş.
Evet, ben iddia ediyorum, Ayhan Beye de şimdiki başkana da sorabilirsiniz. Büyükşehir’e haber yolladım, bir toplantı yapılsın bunu projesini koyalım. Hatta şehir plancıları Odasından Uğur Beye sorabilirsiniz. STK’larla Üniversitemizle ve alakalı kişilerle birlikte bir toplantı yapalım, bir çalışma yapalım, bu çalışmanın sonuncunda kararlar alalım ve bu kararları gidip Ankara’yla görüşelim. Ankara onay verecek. Geriye ne kaldı? Buradaki iş adamlarıyla bir konsorsiyum oluşturalım gidelim Singapur’a, gidelim Belçika’ya, gidelim Almanya’ya, gidelim Japonya’ya gidelim Çin’e, Şangay’a bu işleri yapan dünyada üç beş firma var. Neyle gidelim bunlara, projemizle, belediye başkanlarımızla, iktidarın desteğiyle gidelim. Bunu niye yapmıyoruz?
Niye yapılmıyor elinizi tutan mı var?
Benim elimi tutan olmaz. Doğru, ben elimi uzatıyorum da tutan yok. Sizin aracılığınızla sesleniyorum o zaman. Deniz Ticaret Odasına, Ticaret Odasına, Büyükşehir’e ve diğer STK’lara sesleniyorum; gelin bu toplantıyı şehir plancıları, mimarlar odası hızlı bir şekilde yapalım, Ankara’ya gidelim. Ben bunu iki yıldır söylüyorum, yüzleşmeye de hazırım. Ama şu çok kolay, 10 saniye sürüyor, Ana Aktarma Konteyner Limanı’nı İktidar Adana’ya, İskenderun’a kaybetti. On saniyelik güzel bir marifet. Çok basit, hiç öyle toplantılara, oralara buralara gitmeye de gerek yok. Buyurun ya buyurun. İktidarın belediye başkanı olarak, bakanlarımız konuşuyor, biz konuşuyoruz ama buranın yerel dinamikleri bir araya gelip de ikinci ana aktarma konteyner limanıyla ilgili bir plan hazırlamış değil, bir imar çalışması yok, bir konsorsiyum hazır değil ama muhalefet yapmak güzel. Tatlı, kolay.
Tekrar dillendirelim o zaman.
Dillendirin. Bakın bu ne demek biliyor musunuz? 10-12 milyon TEU’dan bahsediyoruz. Yani şu an kapasitesi artırılacak limanın 4 katından bahsediyoruz. Bu milyarlarca dolar demektir. Şehrin marka değerinin yükselmesiyle birlikte ülkeye girecek milyarlarca dolar paradan bahsediyoruz ama herkes konuşuyor.
Laf var icraat yok yani…
Buyursunlar gelsinler. Teklifimizi yine yapıyoruz. Bütün kurumlar bir araya gelsin. Ankara’ya gidelim, yurtdışına gidelim. Bu iş sadece ‘iktidar buraya ana aktarma konteyner limanı yapsın’ demekle olmaz. Ya nasıl yapsın? 20 milyar, 30 milyar dolar gibi kaynağı iktidar buraya nasıl aktarsın? Bu mümkün değil, buna mutlaka özel sektörün girmesi lazım.
Herkesin taşın altına el koyması gerekiyor.
Evet, özel sektörün bu işe girmesi lazım, şehrin dinamiklerinin evet biz hiç sorun çıkartmayacağız, hiçbir şekilde mahkemeye taşımayacağız demesi lazım. O zaman olur bu iş.
Lafı geçtiği için soruyorum. Büyükşehir Meclis oturumlarında sizi sürekli Vahap Başkanla didişirken izliyoruz. Hiç anlaştığınız konu yok mu?
Biz son bir yıldır herhangi bir sorun yaşamıyoruz Büyükşehirle. Çünkü ben, çok fazla polemiğe girmek istemiyorum. Bu polemikten şehir bir fayda görmüyor. Ama seçildiğimiz ilk yıla bakılmasını isterim. İlk seçildiğimiz bir yıl boyunca Vahap Seçer’le hem iki belediye başkanı olarak hem iki insan olarak çok iyi ilişkilere girdik. Bu ilişkiler sadece burada kalmadı. Sayın Vahap Seçer’e dönemin Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’dan randevu aldım, beraber gittik. Bazı kadroları Murat Kurum yanımızda imzaladı. Atatürk Parkı ve Adnan Menderes Bulvarı parkları bunlar tamamen Milli Emlak’a aittir. Bunlarla ilgili tahsis alamıyordu. Alamamasının nedeni de şu, muhalefet olduğu için değil bir önceki belediye başkanının Hazine ve Maliye Bakanlığına vermiş olduğu sözleri tutmaması ve borçlu bırakması. Sayın Murat Kurum Bakanımız çözüm buldu. Hem Atatürk Parkının hem Adnan Menderes Bulvarındaki parkın ön tahsislerini aldık. Yani sadece bürokrat ataması değil. İki tane önemli krizi çözdük. Sayın Vahap Seçer’in ilk borçlanmasında da ben Cumhur İttifakı’nın içinde öncü oldum. Meclisten zorlayarak çıkarttırdım. Sonra o borçlanmanın 100 milyon liralık teminat mektubu da Murat Kurum Bakanımızın talimatıyla İller Bankası’ndan çıkartıldı. Yani Mersin’in yararına olacak birçok şeyi aslında biz çıkarttık.
Bunları ilk defa duyuyoruz.
Evet, demek ki biz bunları yapabiliyormuşuz. Peki, sorun ne? Sorun benden kaynaklı değil. Ben şehrin yararına olacak her şeye evet derim. Hiç öyle kişisel problemler yaşayıp kimseye ya ‘önünü keselim de çalışmasın’ demem.
Şehrin yararına olmayan bir proje var mı önünüze gelen?
Olduğu zaman ‘hayır’ deriz ama şöyle hatırlatayım. Mesela bu şehrin çöp sorunu vardı. Macit Özcan’ın o zaman bilboardlarına bakın İktidara ve bize teşekkür etti. Neden? Yine o dönemde çöpü çözmesi için İller Bankası’ndan 20 milyon teminat mektubunu İl Başkanı olarak aldırdım. O dönemlerde benim basın açıklamalarıma bakın, MESKİ’nin parası yoktu ve o zaman benim ‘2030’a kadar Mersin’in su sorununu çözdük’ diye bir beyanatım var. Yine 20 milyonluk teminatı o dönemde biz muhalif bir belediye başkanına bulduk, getirdik ve şehrin ikinci isale hattı döşendi. Mersin’in yararına olan hiçbir projeyi engellemedik tam tersine destek olduk.
Mersin’in çözüm bekleyen en önemli sorunu ve çözülememesinin nedeni nedir sizce?
İki tane sorunu var. Birinci sorun çözüldü sayılır, imar sorunu. 30 yıldır hiç kimse el atmamış. Biz el attık, çözdük. Tarım görüşlerini getirdik. Yıllar sonra ve beşbinliklerin bitmesini sağladık. Yani Büyükşehir yaptı. Ama bu görüşler gelmeseydi beşbinlikler yapılamazdı, Büyükşehir de bunu çözemezdi. İmar sıkıntısı olduğu için bugün Mersin’de gayrimenkul sıkıntısı çekiyoruz. Kiralar yüksek, ev fiyatları yüksek. Bunun en büyük müsebbibi de bu imarı getirmeyenler ve şehrin düzenli imarını yapmayanlar.
Sadece bu başkanın sorunu değil. Ama bu başkanın da o konuda bir çalışması olmadı. Bugün Mersin’in en büyük sorunlarından bir tanesi de ulaşım sorunu. Kentsel dönüşüm projelerine önem vermez, şehri yeniden yapılandırmazsanız yine çözemezsiniz.
Metro çözüm olmaz mı?
Olmaz. Bakın tabii fazla polemik konusudur, ben Mersin Metro projesine karşıyım. Metroya karşı değilim.
Niye karşısınız?
Burhanettin Bey zamanında ulaşım master projesi yaptı. Bunları Mecliste anlattım. Vahap Beye de anlattım. Bu ulaşım master projelerinde tek yön saatte baktığımızda hatırladığım kadarıyla 17, 18 bin civarıydı. Saatte 17 bin 18 bin kişi taşınıyordu. Yapılan simülasyon 2030’lu yıllar içindi. İşte Suriyeliler geldi, nüfus arttı falan filan diyorlar da bunlar bahane.
‘Bir milyon dokuz yüz bin nüfusumuz var ama 2,7 milyon nüfusa hizmet veriyoruz’ diyor Sayın Seçer, bu konuda haksız mı?
Ya böyle bir ihtimal var mı sizce? Devletin rakamları böyle değil, kendisinin rakamları böyle. Şimdi bakın o simülasyonda18 binse biz bunu yüzde 50 arttırsak 9 bin yapar. Ne olur 18 bin artı 9 bin daha 27 bin. Metro yapılacak yerde diyor ki, tek yön saatte 35 bin kişinin üzerine çıkacaksınız. Biz yüzde 50 artırmamıza rağmen yine altında kaldık. Dolayısıyla ben neden Mersin Metro projesine karşıyım? Yapacağınız harcamaları kurtarmayacak. Ben kesinlikle hafif raylı sistem yapılmasını tavsiye ediyorum, Büyükşehirle konuştum bunları ve bununla ilgili çalışılmış projeleri de gösterdim.
Bu çalışılmış projeleri siz biliyorsunuz, uzmanlar biliyor da, Büyükşehirdekiler bilmiyor mu?
E, biliyor olabilirler ama yapmıyorlar.
Bile bile lades mi oluyoruz o zaman?
Ben bilemem onları siz araştıracaksınız.
Metro çok büyük rakamlara mal olacak ve siz diyorsunuz ki rantabl olmayacak.
Bakın dibimizdeki Adana’da iki CHP’li milletvekili meclis önergesi veriyor ‘bu kamburdan bizi kurtarın’ diye.
Metro için mi?
Evet, Adana Metrosu için. Adana bizden nüfus olarak fazla değil mi? Niye? Kurtarmıyor da ondan. 18 yıldır faizini bitirememişler. 18 yıldır ana paraya gelememişler. Biz Mersin’in geleceğini düşündüğümüz için söyledik. Artı, bakın samimi olduğumu şuradan size ispatlayacağım. Meclis arşivlerinde benim şöyle bir sözüm var Büyükşehir Belediye Başkanına, 300 milyon dolara bitireceğini söylemişti. Ben ‘300 milyona bu iş bitiyorsa hadi yarın Ankara’ya gidiyoruz. Size 300 milyon doları buluyorum’ demiştim. Kimse benimle gelmedi Ankara’ya çünkü 300 milyon dolara bitmez, hepimiz biliyoruz. Mesele şehrin çocuklarının, gençlerin, torunlarımızın kaderini etkileyecek bir şey olması. Ben yoksa niye karşı çıkayım. Hafif raylı sistem yapılsın hemen.
Çare o mu?
E, tabii ki. Konya’da, Bursa’da, G.antep’te, Kayseri’de ne var? Nüfus olarak bunların çoğu bizden büyük değil mi? Metro nerede var? İzmir’de var, İstanbul’da var, Ankara’da var. Bu işler bilimsel işler benim de tartışmam doğru değil.
Bir de olursa Mersin’de olacak.
İnşallah.
Gülümsediniz.
Ya inşallah diyorum çünkü şöyle 232 milyon Euroluk Hazine desteğini aldık. Sonuç itibariyle, orada da önü kesilmiyor. Herhangi bir engel yok.
Sayın Cumhurbaşkanı da onayladı.
Evet, kredi bulurlarsa yapacaklar, başlayacaklar.
Bulabilirler mi?
O, onların sorunu, benim sorunum değil.
Çok büyük bir rakam o nedenle sordum. Siz de bir belediye başkanısınız, rakamların büyük ya da küçüklüğünü bilirsiniz diye sordum.
Bulup bulmamaları onların sorunu. Bu konuda şunu söylemek istiyorum. Bu proje gerçekleştiği andan itibaren Mersin’in çocukları 40 yıl, 50 yıl bunun cezasını çekecek.
Çok ciddi bir iddia.
Göreceğiz. O kadar yaşamayacağım. Torunlarımız konuşur bu yazdıklarınızı.
Kentsel dönüşüm sizi heyecanlandıran bir proje olmuş. Nedir son durum?
Devrim niteliğinde projeler bunlar. Kentsel dönüşüm uzmanları Türkiye’de kentsel dönüşüm işlerinin yürümeyişinin iki tane ana maddesi olduğunu söylüyor. Birincisi finansman, ikincisi yerel yöneticilerin bu işe girmemesi. Ben söylemiyorum, uzmanlar söylüyor. Rus ruletinde biliyorsunuz kurşun koyuyorlar, bir şansın var, az da olsa şansın var. Bunda yok bunda tüm deliklerde mermi var. Başarısız olduğun andan itibaren tetiği çektiğinde mermiyi beyninin içinde bulursun. Bu kadar riskli bir iş.
Yerel yöneticiler belki de bu yüzden girmiyordur.
İşte zaten ben demiyorum, ulusal yayında, ulusal bir adam, uzman bir kentsel dönüşüm uzmanı iki ayağının olduğunu söylüyor.
Kusura bakmayın ama sormak zorundayım. Siz deli misiniz?
Deliyim evet, Mersin’in çıkarları için deli olabilirim sıkıntı yok. Makamda oturmak değil hedefimiz. Hizmet etmeye geldik. İnsanlar Einstein için de deli diyordu. Ama Einstein’ın neler yaptığını biliyoruz. Korkularınız olursa, kaygılarınız olursa iş yapamazsınız. Benim makamı kaybetme, bulunduğum pozisyonu kaybetme korkum veya kaygım yok. Ama şunu çok iyi biliyorum Akdeniz özelinde, Mersin özelinde ve Türkiye özelinde bu ülke kentsel dönüşüm projelerini yapmazsa sorunlarını çözemez. İki kere iki dört. Korkularımızın üzerine gideceğiz, kaygılarımızın üzerine gideceğiz. Biri başaracaktı biz başardık.
Devam edecek mi?
Evet, çözüm bu.
Var mı başka bir proje?
Tabii ki var. Sırada Turgut Reis var, Bahçe var, Çay Mahallesinde yeniden var, hazır projeler var bitmiş, her şeyi hazır, seçim sonrasını bekliyoruz. Seçim sonrası buradaysak start vereceğiz, yoksak arkadaşlara projeleri bırakırız, yaparlar yapmazlar onların sorunu ama halının altına süpürmek çözüm değil. Deprem bize çok şey gösterdi. Tabutların içinde yaşıyoruz. Bunun çözümü bu. 20 yıl sonra insanlar şunu konuşacak Mersin’de: Adam Çay Mahallesine geldi kentsel dönüşüm yaptı. Bu şehir bunu hak ediyor. Kentsel dönüşüm projeleriyle sadece bina değiştirmiyorsunuz, şehrin kimliğini değiştiriyorsunuz, şehrin kaderini değiştiriyorsunuz. Yeni caddeler, yeni sokaklar, yeni park alanları, yeni yeşil alanlar, yeni kültür evleri, ibadethaneler, okullar, hastaneler aklınıza ne gelirse bir anda şehir değişiyor yani. Kentsel dönüşüm projesi demek radikal, devrimsel çözüm demek. Kentsel dönüşüm yapmadan, şehrin kimliğini, insanların kaderini nasıl değiştireceksiniz? Mersin’de şunu görüyorum. Sosyal yardımlar üzerine çok gidiliyor. Bu şu demek oluyor, insanları köleleştiriyorsunuz, kaderlerini değiştirmiyorsunuz. İnsanlar hep yardımlarınıza muhtaç oluyor.
Yeni iş alanları açmıyorsunuz, yeni organizeler açmıyorsunuz, yeni liman için uğraşmıyorsunuz. Bol bol asfalt dökerek, bulvar açarak, bol bol sosyal yardım yaparak şehrin kaderi değişmez, tam tersine insanları köleleştirirsiniz. Mesela bizim kadın kooperatiflerinde kadınlarımız para kazanıyor. Ekilmeyen arazileri ekiyor. Oradan elde edilen buğdayla farklı ürünlere yöneliyorsunuz, insanların kaderini değiştiriyorsunuz. Öbür türlü insanların kaderi değişmez.
Karaduvar’da festival yapıyorsunuz. Çok bakir bir yer ve ben böyle kalmasını arzu ederim ama çok da çarpık ve görüntü kirli. Yunan adalarındaki gibi renk uygulamasına gidilemez mi?
Tabii ki. Biz bunu İhsaniye’de yaptık. İhsaniye daha çok Giritli vatandaşlarımızın yaşadığı bir köy. İşte o Yunan adalarının atmosferini İhsaniye’de şu an yaşattık. Gitmediyseniz Tuncay Bey, Selvi Bey sizi bir hafta sonu götürsün.
Gitmedim.
O zaman onlara görev verdim, şimdi bu andan itibaren gittiğinizde köyün nasıl boyandığını, evlerin nasıl boyandığını görürsünüz. Oraya nasıl yatırımlar yaptığımızı da görürsünüz. Karaduvar’da Adnan Menderes’e alternatif bir sahil yaptık gördünüz mü?
İnsanlar akşamları akın akın oraya geliyor ve sporlarını yapıyorlar, pikniklerini yapıyorlar, dinleniyorlar. Daha önce hafta sonları iş yapan lokantalar şimdi hafta içi full çekiyorlar ve artı yeni restoranlar açıldı. Dikkat ettiniz mi bilmiyorum. Daha önce bunlar yoktu. Orada da yine Büyükşehir Belediye Başkanının engeline takıldık. Sadece orada değil Çamlıbel’de de takıldık.
Bilinçli bir engel mi?
Bilinçli olarak. Şöyle söyleyeyim size, ispatlayamayacağım hiçbir şeyin polemiğine girmem. Çamlıbel’de yıllarca çalıştık, esnafla bir proje hazırladık, onaylandı. Bu projeyi Büyükşehir’e sunduk, büyük şehir ret yazısı yolladı. O ret yazısını mektup olarak tüm Çamlıbellilere geri postaladım ve kavga çıktı ondan sonra.
Hangi proje bu?
Bütün o caddenin revize edildiği proje hazırlamıştık. Sonra Çamlıbel ve Karaduvar’da aynı şekilde ret yedik. Bunun üzerine Başkan Bey hatırlarsınız ödüllü bir proje yarışması açtı. Karaduvar ve Çamlıbel’le ilgili. Yarışma birincileri belli oldu, ödülleri de aldılar. Ama üstünden iki sene geçti ne Çamlıbel’de ne Karaduvar’da proje yok.
Neden yok?
Ben bilemem, ona soracaksınız. Bir de şunu sorun, niye bana izin vermiyor? Ya ben şimdiye kadar bitirmiştim Çamlıbel’le Karaduvar’ı. Mesela ben Karaduvar’ın son 300 metresinin o balıkçıların olduğu yerin tamamen değişmesini istiyorum. Bunu esnafla da konuştum çok hoşlarına gitti. Son 300 metreyi trafiğe kapatacağız, bütün binaları tek tip giydireceğiz. Pazarın üstünü de kapatacağız. Dükkânlar tek tip ve revize olacak. Ve bir lira vermeyecek esnaf. Biz bunun projesini hazırlamıştık Çevre Bakanlığı’yla.
Ona da mı karşı çıkıldı?
Evet, ona da ret verdi.
Neden?
Nedenini bilmiyorum.
Bir fikriniz vardır.
Biz yaparsak prestij kaybı olur, kendisi için prestij kaybı olur. Ben yapacağım diyor, yapmıyor. E bırak yapalım. Onu da yaptırmıyor. Bekliyoruz, inşallah yapar bir gün kendisi. Karaduvar’ı hazırlamak lazım. Bu konuda çalışmalarımız devam ediyor. Umarım bir dahaki dönem artık sayın Büyükşehir Belediye Başkanını beklemeyeceğiz. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın yetkilerini kullanarak belki de bir şekilde Bakanlığa yaptıracağız. Çünkü bizim bekleme lüksümüz yok.
Bizim Çamlıbel Su Sporları Merkeziyle ilgili de yine Büyükşehir Belediye Başkanı dava açtı. Yürütmeyi durdurma alabilir. Aldığı takdirde projeyi bir dönem askıya almak zorunda kalacağız. Halbuki Türkiye’nin genelinde bu tür su sporları merkezi olan yerlerdeki yoğunluk neyse o yoğunlukla o projeler çizildi. Katlar bile düşünüldü. Tek katlı 9 metreyi geçmeyecek. Yine Atatürk Parkı işin içine katıldı ve projeye dava açıldı. Sadece Vahap Beye değil bugüne kadar Büyükşehir Belediye Başkanlığı yapmış tüm belediye başkanlarına şu soruyu sormak istiyorum: Bu kadar sahili olan bir ilde Allah için biriniz spor merkezi yapmayı niye düşünmediniz?
2023 Mayıs ayında Avrupa Yelken Şampiyonası Çamlıbel’de yapılıyordu. Takvime bile aldırmıştık. Düşünebiliyor musunuz? Avrupa Yelken Şampiyonası Çamlıbel’de yapılıyor. Avrupa ayakları ve Türkiye ayakları burada yapılacaktı. Federasyon yazışmaları da var elimizde. Bunlar engellendi. Avrupa’dan, Türkiye’den sporcuların gelmesi, şampiyonaların olması demek turizm demektir. Buradaki esnafın hareketlenmesi demektir. Ama ne dediler hep: AVM olacak, rant olacak, bilmem ne olacak. Başka hiçbir şey söylemediler. Ama işin gerçeği o değil. Tebessüm edeceğimiz bir iki soru sorsam.
Gazetelerin yalancısıyım. Kolları sıvamış, mutfağa girip batırık yapmışsınız. Anlar mısınız bu işlerden?
Ya şöyle annem zamanında hiç anlamazdım. Ama ne zaman üniversiteye gittik, aç kalmaya başladık, yemek yapmaya başladık. Birçok yemeği yavaş yavaş yaptık. Ama bu konuda boynuz kulağı geçermiş. Bizim ailede asıl yemekçi olan oğlum Yasir. Çok ciddi, güzel yemekler yapabilir.
Ne yapar mesela?
Dolmasından, sarmasından aklınıza ne gelirse. Her türlü yemeği yapacak kapasitesi var, yapıyor da. Ben yine aç kalmayacak şekilde yemek yaparım. Bazı şeylerden anlarım. Eşime de zaman zaman elimden geldiği kadar yardımcı olmaya çalışıyorum.
Batırık da yapıyor musunuz?
Zaman zaman yaptığımız olur. Kimine göre iyi olabilir. Kimine göre normal olabilir.
Ben şerh düşeyim de burada zira tatmadığım için iyi diyemem.
Tabii ki. Damak tadı ayrı bir şey. Herkes beğenmeyebilir. Ama eşim de bu konuda iddialıdır. Eli çok lezzetlidir.
Ben Meral Hanıma (Seçer) da sordum bu soruyu. Hanımefendi, “Kuru dolmayı çok iyi yaparım” demişti röportajda. Şerh düştüm ‘gazeteci, görmediğini, tatmadığını yazamaz’ diye.
Behiye Hanım sadece batırık değil kuru dolma da yapar, içli köfte de yapar. Mutfağını, elini bir ürünle sınırlamak haksızlık olur Behiye Hanıma. Bu kadar iddialı söyleyebilirim.
Çok iddialısınız.
Bir deneyebiliriz yani.
Deneyelim efendim.
Kuru fasulye mi isterseniz, pilav mı isterseniz, bulgur pilavı mı istersiniz, sütlü çorba mı istersiniz bilmiyorum?
İddialısınız bu konuda.
Evet, eşim adına öyle konuşabilirim.
Tamam bunu yazdım, notumu aldım.
İddiaya da açığız.
İddiaya da açıksınız. Tamam, mesajı aldım. Bir de taş binanın müze olacağı söyleniyordu, bilginiz var mı bu konuda.
Yok. Şöyle söyleyeyim, İstiklal Caddesinin tek yön olacağını ben basından öğrendim Akdeniz Belediye Başkanı olarak.
Çok şaşırdım.
Benimle istişare bile edilmedi. Ne benimle ne bürokratlarımla. Ben buranın belediye başkanıyım. En azından benimle konuşmuyor veya dargın veya limoni olabilirsiniz ama üst düzey bürokratlarımla...
Bir küslük falan mı var?
Yoo. Merhabalaşıyoruz o kadar. Şehrin konularını bir araya getirdiğimiz konuşmalar olmuyor ama sadece benimle değil ki. Yenişehir Belediye Başkanıyla, Mezitli Belediye Başkanıyla veya Haluk’la (Tarsus Belediye Başkanı) konuştuğunu mu zannediyorsun? Adamlar Kurultay Delegesi bile olamadı. Belediye Başkanı oldular, Kurultay Delegesi olamadılar. Meseleyi benimle Vahap Bey arasına getirmeyin. Benimle değil sadece. Vahap Bey kendi partili belediye başkanlarıyla da konuşmuyor veya konuşur gibi yapıyor.
O belediye başkanlarından biri sizin sınıf arkadaşınız. Görüşüyor musunuz?
Tabii ki çok samimiyiz. Ne ona bana laf söyletir ne ben ona laf söyletirim.
Dışarıda buluşuyor musunuz?
Zaman zaman. Ailece görüşürüz.
Hesabı kim ödüyor?
O da öder, ben de öderim. Sıkıntı yok.
Gazetecilerle okey oynamışsınız. Zar oyunlarına da ilginiz var mı?
Var.
Tavla bilir misiniz mesela.
Ara sıra öğreniyoruz tavlayı.
Öğrettiğiniz kimse yok mu?
Siz oynamayı biliyor musunuz?
Tavlanın kitabını yazdım.
O zaman o kitabı pratikte görelim.
Tamam. Uygun olduğunuz bir zamanda hay hay, baş üstüne. Vahap Başkanla da tavla oynamayı düşünür müsünüz? Belki aradaki dargınlık da gider.
Benim bir dargınlığım yok. Şahsi bir şeyi hiçbir zaman ön plana çıkarmam. Şehrimin yararına olacak her şeyde Vahap Beyin yanında olurum. Ama tavla oynamak zorunda değilim onunla. Ama sizinle oynayabilirim.
İddialı mısınız bu konuda Behiye Hanımın yemekleri kadar?
Evet.
Kaybedersem bir röportaj daha yaparım.
Sıkıntı yok. Tavla zarla oynanan bir oyun. Zar eğer çok kötü gelirse tavlayı iyi bilen adam da yenilir. Zar normal gelirse orada hüner çıkar ortaya.
Vaktiyle tavla nasıl oynanır kitabının yazarıyla oturup tavla oynadık, kazanmıştım.
Zarı gelmemiştir. Zar gelmezse bildiğiniz tüm numaraları deneseniz de bir şey yapamazsınız. Tavla işi böyle.
Bir soru da siz sorun kendinize bitirelim. Benim sormadığım, unuttuğum ama sizin eklemek istediğiniz ne var?
Mersin’de insanlarımızın ideolojik oy kullanmasını istemiyorum. Akılcı, oy kullansınlar. Kimsenin arka bahçesi olmasınlar. Herkes için söylüyorum, her parti için söylüyorum. O zaman Mersin kazanacaktır, insanlar kazanacaktır. Hizmet almadığınız insanları seçmeyin. Aksi takdirde kaybeden Mersin oluyor. Şehrimiz adına en faydalı olacak insanlar umarım seçilir. Akdeniz’in kaderi nasıl değiştiyse, şehrin de kaderi değişir diye umuyoruz. Bunun için çalışıyoruz. Onun dışında Akdeniz’de her şey yolunda gidiyor. Dedim ya, huzurunuz yoksa hiçbir şeyin önemi yok. Biz Akdeniz’de bunu sağladık. Akdeniz’in hangi mahallesinde olursanız olsun rahatlıkla gezebilirsiniz. Bundan 6 yıl önce gezemiyordunuz. İnsanlar birbirine ayrımcı bakıyordu.
Yaptığınız en önemli hizmet huzuru sağlamak o zaman?
Bence o. Kimseyi ayrıştırmadık. Kimseyi işten çıkarmadık Arap Alevisi diye, HDP’li diye. Herkesi kucakladık. Bugün Arap Alevilerine de Anadolu Alevilerine de fiziki olarak en çok hizmet eden belediye başkanıyım. Kürtlere de aynı şekilde. Yörüklere de aynı şekilde. Ayrıştırmadım. Herkes kardeş. Devletimizi sevmeyen hiç kimseyi sevmiyoruz. Bayrağımızı sevmeyeni, ülkemizi sevmeyeni sevmiyoruz. Netiz yani. Hiç umurumuzda değil. Oy da vermesinler, istemiyoruz. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü de seviyoruz, Cumhuriyetimizi de seviyoruz ama Osmanlıyı da seviyoruz. Hepsini seviyoruz. Hepsi bizim. Atalarımız buralarda hep barış ve adalet sağlamışlar. Biz de barış ve adalet istiyoruz. Amacımız bu. Herkes değerli. Hepsi birbirinden değerli. Her renk değerli. Ayrıştırmıyoruz. Ayrıştırmayacağız da.
Zaman ayırdınız, çok teşekkür ederim.
Ben teşekkür ederim. Sohbet güzeldi ama tavla bir kerede yani bir parti olmaz.
Bir iki defa oynarız. Rövanşı da olur mutlaka. Yalnız ben seçilmiş Belediye Başkanını mahcup duruma düşürmek istemem. Sizin de her seçmenin oyuna ihtiyacınız var yenmek istemezsiniz. (Kahkahalar)