“Depreme hazır değiliz” | Güney Gazetesi Mersin

“Depreme hazır değiliz”

Jeoloji Mühendisleri Odası Başkanı Erkan Demir, büyük felaketin yıldönümünde deprem gerçeğini hatırlattı

“Depreme hazır değiliz”


ABİDİN YAĞMUR

Emek Partisinin Maraş depremlerinin yıldönümü dolayısıyla düzenlediği panele katılan Jeoloji Mühendisleri Odası Başkanı Erkan Demir, “Maalesef biz depremin öncesine, deprem anına ve deprem sonrasına hazır değiliz. Ama hazır olmak zorundayız” dedi. Depremlerin Türkiye’de afete dönüşmesinin nedenlerinin başında denetimsizlik ve cezasızlığın geldiğini kaydeden Demir, “Türkiye’de denetleme süreci hâlâ rüşvetle, yandaşla, sermaye gruplarıyla farklı yerlere çekilebiliyor” dedi.

Emek Partisi Mersin İl Örgütü, 11 ilde büyük yıkıma ve can kayıplarına neden olan Maraş depremlerinin yıldönümü dolayısıyla “Deprem ve Yerel Yerel Yönetimler. Emekçiler Ne Yapmalı” başlıklı bir panel düzenledi.

Panelde Jeoloji Mühendisleri Odası Mersin Şube Başkanı Erkan Demir, Hatay Tabip Odası Başkanı Sevdar Yılmaz ve Emek Partisi Genel Başkanı Seyit Aslan izlenimlerini ve düşüncelerini paylaştı.

 

“DENETİMSİZLİK VE CEZASIZLIK”

 

Jeoloji Mühendisleri Odası Mersin Şube Başkanı Erkan Demir, “Bu süreçten çıkardığım 2 sonuç var. Biri denetimsizlik diğeri cezasızlık. Bakanlar, deprem sonrasında yaptıkları açıklamalarda ve resmi yazılarda orta hasarlı binaların da yıkılacağını söylediler. Aradan 2 ay geçti söylem değişti. Orta hasarlı binaları da onabilirsiniz. Yeniden kullanabilirsiniz dediler. Bu binaların çoğu aslında ağır hasarlı. Birilerine, ağır hasarlı binaları orta hasarlı gibi göstermek için rüşvet veriyorlarmış. Biz ölüme davetiye çıkaran bir toplumuz” dedi.

 

“HAZIR DEĞİLİZ AMA HAZIR OLMAK ZORUNDAYIZ”

 

Resmi rakamların Maraş depremlerindeki can kaybını 50 bin civarında göstermesine rağmen sayının daha fazla olabileceğine işaret eden Demir, “Biz 50 bin ağır hasarlı binadan söz ediyoruz. Her evde bir kişi olsa bile can kaybını düşünün. Bu evlerde yaşayan ailelerin büyük kısmı tamamen yok oldu. Maalesef biz depremin öncesine, deprem anına ve deprem sonrasına hazır değiliz. Ama hazır olmak zorundayız. Biz deprem ülkesiyiz. Bunu eğitimle çözmekten başka çaremiz yok” ifadelerini kullandı.

“YIKILAN BİNALARDAN BETON YERİNE KAĞIT, AĞAÇ, KÖPÜK ÇIKTI”

 

Son 50 yılda 22 kez imar affı çıktığına işaret eden Erkan Demir sözlerini şöyle sürdürdü: “Hiçbir mühendislik hizmeti almamış konut ruhsatlandırılıyor, yasal hale getiriliyor ve devlet bunlardan vergi alıyor. Depremde yıkılan binaların neredeyse yarısı bu tür binalar.  Bu işin bir yönü. Bir de şu yönü var: 2000 yılı sonrası yapılmış, hatta depremden birkaç yıl önce yapılmış binalar bile yıkıldı. Almanların bir sözü vardır. Güven ama denetle. Türkiye’de denetleme süreci hâlâ rüşvetle, yandaşla, sermaye gruplarıyla farklı yerlere çekilebiliyor.  Binayı yıkan deprem değil. Biz o binayı bu ülkenin deprem koşullarına göre yapsaydık yıkılmazdı. Deprem sonrasında müteahhitlerle ilgili davalarda bilirkişi olan arkadaşlarımız beton yerine moloz parçaları, köpük, kağıt, ağaç buldular. Bunlara göz yumulmuş. Burada bir cinayet var. Bu cinayetin sorumluları müteahhit, projeyi yapan mühendisler, göz yuman mühendisler, göz yuman yerel yöneticilerdir.”

 

EMEK PARTİSİ GENEL BAŞKANI ASLAN: TEHDİT DİLİNİ KINIYORUZ

 

Emek Partisi Genel Başkanı Seyit Aslan, AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Hatay’daki açıklamalarına tepki gösterdi.

Aslan, “Erdoğan dün Hatay’daydı. Depremin acıları henüz ortadan kalkmamışken söylediği sözler deprem kadar ağır ve tehlikeli şeylerdi. Merkezi yönetim ve yerel yönetimler birlikte çalışmazsa hizmet alamazsınız. Bunun Türkçesi şudur: Ya AKP’ye oy vereceksiniz ya AKP’ye oy vereceksiniz. Ya da AKP’ye oy vereceksiniz! Yani bizim belediyelerimize oy vereceksiniz, eğer bu tutum olmazsa depremin yaralarını da sarmayız, hizmet de vermeyiz, kaynak da ayırmayız. Muhalefetten belediyeleri kazanan olursa da onlara hizmet edebilecekleri koşulları vermeyiz. Bu kadar açık. Bir tehdit, bir şantaj politikasıdır. 89’da Özal da aynı böyle yapmıştı. Eğer elleri kolları belediye başkanı istemiyorsanız ANAP’a oy verirsiniz demişti. Sonra ANAP tarih oldu, Özal tarih oldu. Erdoğan’ın bu tutumunu bir kez daha kınıyoruz. Bu tehdit ve şantaj politikalarına müsaade etmemiz gerekir” ifadelerini kullandı.

 

“HATAY’DA EN DEĞERLİ ŞEY DEMİR”

 

“Deprem ve Yerel Yerel Yönetimler. Emekçiler Ne Yapmalı” paneline katılan Hatay Tabip Odası Başkanı Sevdar Yılmaz da deprem felaketinin üzerinden geçen 1 yıllık sürede Hatay’ın yalnızlığının sürdüğüne dikkat çekti.

Dr. Sevdar Yılmaz, “İlk 3 gün biz devleti yanımızda görmedik ve terk edildiğimizi düşündük. Türk Tabipleri Birliği ve diğer derneklerle, sendikalarla beraber 2 tane koordinasyon merkezi kurduk. Her iki merkezde de revirler kurduk, seyyar ekipler kurduk. Kırsalda ulaşılamayan yerlere, 186 noktaya ulaştık. Kırsaldaki kimi yerlere on beşinci, yirminci gün gittiğimizde, üzerimizde TBB ya da Hatay Tabip Odası amblemi olmadığı için insanlar “Nihayet devleti gördük” diye bize sarıldılar” dedi.

 

“TEMİZ SU, HİJYEN VE GÜVENLİK SIKINTISI VAR”

 

Hatay Tabip Odası Başkanı Dr. Sevdar Yılmaz depremin birinci yılında Hatay’daki durumu şöyle özetledi:

“Şu anda mahallelerimizin yolları tarlaya dönmüş durumda. Köstebek yuvasına dönmüş durumda. Derin derin çukurlar var. Bunlar hurda demir için yapılıyor.

Ağır hasarlı, oturulmayacak durumdaki binalara orta hasarlı raporu veriliyor ve insanlara bu binalarda oturabilirsiniz deniyor. Birçok orta hasarlı binanın önünde satılık yazıları var.

Aile sağlığı merkezlerinde sıkça elektrik kesintisi oluyor, dışarıda poliklinik hizmeti vermek zorunda kalıyoruz.

Güvenlik zafiyeti halen devam ediyor. Sürekli hırsızlıklar oluyor. Hırsızlar yakalansa da aynı gün bırakılıyor, bir başka yerde yakalanıyor. Siz yakaladığınız hırsızı polise teslim edemiyorsunuz. Polis almaya gelmiyor.

Hijyenle ilgili sorunlarımız var. Temiz suya erişimle ilgili sıkıntımız var. Deri enfeksiyonları çok sık görülüyor ve iyileşmiyor. Çocuk, genç, yaşlı herkeste görüyoruz bu sıkıntıları.

İş sağlığı ve işyeri güvenliği için işyerlerini gezdiğimizde işçiler için hiçbir önlemin alınmadığını, işyeri hekimleriyle, iş güvenliği uzmanlarıyla hiçbir şekilde çalışma yapılmadığını gördük.

Hatay’da köylerin en büyük ihtiyaçlarından biri çadır. 1 yıl sonra bile çadır ihtiyacı hâlâ tam olarak karşılanamadı.

Aşılarla ilgili problemimiz var. Aşı yüzdemiz yüzde 50’lerin altında şu an. Birçok hastalıkta aşı oranımız yüzde 50’nin altında.

Hatay’da şu an en değerli şey demir. Ne insan sağlığı ne yaşam, ne doğa önemli değil. En çok değer gören şey demir.”