Dr. Özdemir, yaşadığı şiddet sonucu<br>27 yıllık acil hekimliğini bıraktı | Güney Gazetesi Mersin

Dr. Özdemir, yaşadığı şiddet sonucu
27 yıllık acil hekimliğini bıraktı

2018 yılında özel bir hastanenin acilinde görevli hekimin üzerine yürüyen, küfür ve tehdit eden M.A adlı şahıs 5 yıl sonra bulunabildi ve hâkim karşısına çıkarıldı. Mahkeme, şahsa para cezası verdi, hükmün açıklanmasını geri bıraktı.  Yani sanık hiç ceza almamış oldu. Davacı hekim Dr. Özkan Özdemir’in avukatları karara itiraz etti.

Dr. Özdemir, yaşadığı şiddet sonucu<br>27 yıllık acil hekimliğini bıraktı


ABİDİN YAĞMUR


Olay, 14 Mart 2018 günü, sabaha karşı 03.30 sıralarında, Özel Yenişehir Hastanesinin acil servisinde meydana geldi.

Acil servis hekimi Dr. Özkan Özdemir, muayene odasındayken alkollü oldukları anlaşılan 3 kişinin, hastane personeliyle tartıştığını duydu. Özdemir odadan çıkıp ne olduğunu sorduğunda alkollü erkek şahıs, yanındaki kadını göstererek, “Hanımefendi yarın nasıl işe gidecek. Ona rapor yazılacak” dedi.

Dr. Özkan Özdemir de hastayı muayene etmesi gerektiğini, muayene etmeden raporla ilgili bir şey diyemeyeceğini ifade etti.

Alkollü şahıs bunun üzerine Dr. Özdemir’in üzerine yürüdü ve herkesin duyacağı şekilde galiz küfürler etti. Hastane personelinin araya girmesiyle odadan uzaklaştırılan şahıs kendisinin polis olduğunu, rapor almak istediği kadının infaz koruma memuru olduğunu belirterek görevlilere direndi. Şahıs bu sırada hastanenin duvarlarını yumrukladı ve “Bu hastaneyi senin başına yıkacağım” diye bağırdı.

 

İNFAZ KORUMA MEMURU KADIN, BERABER GELDİĞİ ŞAHSI TANIMADIĞINI İLERİ SÜRDÜ

 

Saldırganın ve beraberindeki kişilerin hastaneden uzaklaşmasının ardından Dr. Özdemir tutanak tuttu ve karakola gidererek şikâyetçi oldu. Özdemir, hastanenin kamera kayıtlarını ve saldırganın uzaklaştığı aracın plakasını da polise bildirdi.

Araç plakasından hareketle o gece hastaneye gelen kadın infaz koruma memuru S.T tespit edildi ancak şahıs, saldırgan şahsı tanımadığını, olay gecesi restoranda gördüğünü, onunla birlikte hastaneye geldiğini ifade edince saldırganın kimliği tespit edilemedi.

 

KİMLİĞİ 5 YIL SONRA TESPİT EDİLDİ VE HAKİM KARŞISINA ÇIKTI

 

2018'den 2023'e kadar geçen sürede Özdemir'in şikâyet dosyasına bakan savcı defalarca değişti ancak şüpheli bulunamadı. 2023 yılına gelindiğinde şüpheli şahsın kimliği tespit edildi ve yargılama süreci 5 yıllık sürenin ardından başladı. Bu süreçte infaz koruma memuru S.T ile şüpheli M.A'nın defalarca telefon görüşmesi yaptıkları HTS kayıtlarından ortaya çıktı.

 

CEZANIN ERTELENEMEYECEĞİNE DAİR KANUN DİKKATE ALINMADI

 

Mersin 3. Asliye Ceza Mahkemesi, şüpheli M.A'yı para cezasına çarptırdı ve Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılmasına karar verdi.

Dr. Özkan Özdemir'in vekalet eden Türk Tabipler Birliği avukatları, kamu görevlisi sağlık çalışanlarını hedef alan sağlıkta şiddet vakalarında cezanın artırılmasına, şartlar oluşsa dahi ertelenemeyeceğine dair hükmün özel sağlık kuruluşları çalışanlarını hedef alan şiddet olaylarıyla ilgili davalar açısından da geçerli olduğunu duruşmada beyan etti.

Ancak mahkeme özel sağlık kuruluşlarında görev yapan personelin bu görevleriyle bağlantılı kendilerine karşı işlenen suçlar bakımından kamu personeli sayılan kanunun davaya konu olaydan sonra çıkarıldığı gerekçesiyle talebi reddetti.  Özdemir'in avukatları karara Ağır ceza mahkemesi nezdinde itiraz etti.

 

 

“SAĞLIKTA ŞİDDET KAMU SAĞLIĞINA YÖNELİK SUÇ KABUL EDİLMELİ”

 

Aynı zamanda TTB Yüksek Onur Kurulu Üyesi olan Dr. Ö. Özkan Özdemir, 2018’den bugüne kadar yaşanan süreci, sağlıkta şiddet sorunu açısından değerlendirdi.

“Elbette sağlıkta şiddet psikodinamik, kültürel, sosyal birçok etmene bağlıdır. Ama politik yönü daha fazladır” diyen Özdemir, “Uygulanan sağlık politikalarıyla bağlantılıdır. AKP’nin sağlıkta dönüşüm programı sağlık ticari bir metaya dönüşmüş, sağlık hakkı kavramı kışkırtılmış sağlık talebi ile müşteri memnuniyetine indirgenmiştir. Toplumsal bir sorun haline gelen sağlıkta şiddet vakalarında hakaret sözlü şiddet sıradanlaşmıştır” dedi.

 

“ŞİDDET EN ÇOK ACİL SERVİS ÇALIŞANLARINI HEDEF ALIYOR”

 

Beyaz kod verilerine göre her gün ortalama 30 ila 50 sağlık çalışanının şiddete maruz kaldığına dikkat çeken Özdemir, “En fazla şiddetin olduğu birimlerde acil servislerdir.  Şiddet bir yönüyle toplumsaldır toplumun her kesiminde yaygındır ama sağlık çalışanlarında diğer sektörlere göre 16 kat daha fazladır.  AKP iktidarına gelinceye kadar Cumhuriyet tarihi boyunca görevi başında katledilen tek hekim 1988 yılında katledilen bir hekimdir. AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılından bu yana 14 hekim görevi başında öldürülmüştür. Bu yönüyle sağlıkta şiddetin politik yönü gözardı edilmemeli, yasal düzenleme kadar şiddeti besleyen veya körükleyen diğer etkenleri de yok etmeyi ihmal etmemek gerekmektedir” ifadelerini kullandı.

 

“HÜKMÜN AÇIKLANMASININ GERİYE BIRAKILMASI CAYDIRICILIĞI AZALTIYOR”

 

Özdemir, “Cezasızlık politikalarının son bulması için kanunlar kadar mevcut düzenlemelerin uygulanabilirliği ve denetlenebilir olması, yasanın uygulanışı ve toplumda yarattığı algı ve psikolojik etkisi de önemlidir. Şiddetin önlenmesinde cezaların caydırıcılığı, ceza miktarının yüksekliği ile değil verilen cezanın uygulanabilirliği ile ilişkilidir.  İki yıl veya daha az süreli hapis veya adlî para cezasında verilebilen hükmün açıklanmasının geri caydırıcılığı azaltmaktadır. Sağlıkta Şiddet Yasası ile hükmün açıklanmasının geri bırakılamayacağı yönündeki düzenlemenin tekrar gözden geçirilmesi gerekmektedir.  Sağlık çalışanlarına karşı işlenecek suçlar adli suç olarak değil, aynı zamanda kamu sağlığına karşı işlenen suçlar olarak değerlendirilmeli ve TCK’da  bu yönde düzenlemeler yapılmalıdır.  Sağlıkta şiddete özel yargı mekanizmaları oluşturulması, soruşturma dosyalarının teknik ve özel bilgi gerektirmesi gerekliliği açısından önemlidir.  Biz sağlıkta şiddeti bir iş kazası olarak görüyoruz. Ne yazık ki Sağlık Bakanlığı sağlıkta şiddetin iş kazası şartlarını taşımadığı, hukuki olarak sorun çıkacağı, ek bir yarar sağlamayacağı gerekçesiyle iş kazası olarak nitelendirmemekte gerekli düzenleme yapılmamaktadır. Üstünlerin hukukuna göre cezasız kalan şiddet, zamanla toplumun üzerine çöker ve yaygınlaşır. Hukuksuzluk ve siyasi otoritenin kullandığı şiddet dili ise tıpkı bir taşın suya atılması gibi, dalga dalga yayılarak toplumsal çürümeye yol açar. Türkiye’de yaşanan budur” ifadelerini kullandı.