Aşk, mizah, hiciv Açık Büfe’de | Güney Gazetesi Mersin

Aşk, mizah, hiciv Açık Büfe’de

Mersinli Şair Eyüp Mert, kitabı Açık Büfe’deki şiirleriyle her türden duyguya tercüman oluyor

Aşk, mizah, hiciv Açık Büfe’de


ELVAN KONUK

Mersinli Şair Eyüp Mert, ilk kitabı Açık Büfe ile okuyucu karşısına çıktı. Kitabında aşk, mizah, hiciv gibi her türden şiir olduğundan söz eden Şair Mert, “Açık Büfe Kitabının adını 30 yıl önce koymuştum ve kitabımın sloganı da bana ait bir sözdür: Mısralar şairin namusudur! İnsanlar bir şairin şiirinden alıntılar yapıp kendi yazmış gibi insanlara sunuyor. Günümüzde maalesef yüzlerce insan bu konuda mahkemelik oluyor. Adi hırsızlar mal çalar, yavuz, nitelikli, arsız hırsızlar da öykü, şiir çalıyor günümüzde” diye konuştu.

 

Mersin Şairler ve Yazarlar Derneği (MEŞYAD) üyesi Şair Eyüp Mert, edebiyat yolculuğunu Güney okuyucuları için anlattı.  Mayıs 2024’de yayınlanan Açık Büfe şiir kitabının ortaya çıkış sürecinden söz eden Mert ile şiir ve edebiyat üzerine konuştuk.

 

Okurlarımız için kendinizden bahseder misiniz?

EYÜP MERT: 1964 yılında Anamur’un Anıtlı (Kaledran) köyünde 10 kardeşin 9.cusu olarak doğdum. İlkokulu Anamur Cengiz Topel İlkokulu’nda (1971-1975), ortaokulu Anamur Lisesi Ortaokulu’nda (1976-1978), Liseyi Anamur Ticaret Meslek Lisesi’nde (1979-1981) okudum. 1982 de başladığım Çukurova Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İşletme bölümünden 1986 yılında mezun oldum. 1986 yazından 1989 Mart ayına kadar İstanbul’da Muhasebecilik ve Mali Müşavirlik yaptım. Nisan-Kasım 1989 tarihlerinde Isparta’da 207. KDY olarak askerli görevimi yaptım. 1990 da evlendim. 1997 tarihine kadar Yurt dışı merkezli bir denizcilik şirketinde muhasebe müdürü olarak görev yaptım. 1997 yılında öğretmenlik mesleğine başladım. Sınıf, Meslek Dersleri Muhasebe Gurubu, İş Eğitimi, Teknoloji Tasarım ve çoğunlukla Bilişim Teknolojileri öğretmeni olarak görev yaptım. 2021 yılı temmuz ayında emekli oldum. 2 kız babasıyım.

Mersin Şairler ve Yazarlar Derneği üyesiyim. İlk kitabım Mayıs 2024’de yayınlanan “Açık Büfe” isimli şiir kitabıdır.

 

Yazma yolculuğunuz nasıl başladı? ilk şiir anınızı hatırlıyor musunuz?

EYÜP MERT: İlkokul 1.sınıfa başladığımızdan 1 ay sonra okuma yazma öğrenmiş ve o yıllarda kütüphane ile tanışmıştım. İlkokul birince sınıfta başlayan bu kütüphane sevdası Lise bitene kadar 11 yıl kesintisiz, aralıksız devam etti. O zamanlar okumaya açtık. Elimize ne geçerse, yaşımızın altı üstü demeden okumaya çalışırdık. İşte ilkokul 4. Sınıfta bağlama çalmayı öğrendim. O zamandan itibaren, türkülere, şiirlere merak sardım. Hem okuyordum hem de ufak tefek şiir yazmaya bağlamıştım. O zamanlarda halk şiirleriyle tanışmamızı sağlayan destanlar vardı. Karacoğlan, Köroğlu, Dadaloğlu, Aşık Veysel, Yunus Emre… bu şairlerimizin şiirleri hem hayat felsefemizi oluşturdu hem de duygu altyapımızı. Beşinci sınıfta yazdığım bir şiiri bestelemiştim bile. Hani her ne kadar nota bilgimiz sınırlı olsa da keskin bir müzik kulağı sayesinde her şey oluyor. Genellikle hece vezni ile şiirler yazıyorum.

 

“AÇIK BÜFE KİTABININ ADINI 30 YIL ÖNCE KOYMUŞTUM VE KİTABIMIN SLOGANI DA BANA AİT BİR SÖZDÜR: MISRALAR ŞAİRİN NAMUSUDUR!”

 

Kitabınızın ortaya çıkış sürecinden söz eder misiniz? Kitabınızın adı nereden geliyor?

EYÜP MERT: Özellikle lise son sınıftan itibaren aşk, doğa, gurbet, memleket üzerine şiirler yazmaya başlamıştım. Üniversiteye başladıktan sonra ulusal ve yerel basında edebiyat dergileri, ulusal (Tercüman) ve yerel gazetelerde şiirlerim yayınlanıyordu. Ayrıca Konya’da öğretmen olan ağabeyimle mektuplaşırken şiir tercih ediyorduk. Yani düz mektup yazmıyorduk birbirimize. Hep şiirle mektuplaşırdık. 1984 yılında espri amaçlı birkaç dörtlük yazmıştım, arkadaşlar ısrarla bunu devam ettirsene dediler. Bunun üzerine bir öyküyü mizahi bir dille manzum haline getirdim ve yazmaya başladım. Bu işin başlangıcında sınıf arkadaşlarımdan biri a4 kağıtları diklemesine ikiye bölüp uç uca yapıştırıyordu. Ben yazdıkça büyükçe bir rulo oluştu. Dedik ki bunun okunması zor olur, bir defter alıp oraya geçirelim. Neyse bir defter aldık. Başlangıcına da bir resim yaptım. Bu arada bir Dali, bir Kahlo, Van Gogh, Picasso kadar olmasa da çok fena çizim yeteneğim vardı. Hatta yazdığım her şiiri resmederdim. İşte manzum öyküyü deftere geçtik ve o günden sonra Üniversitenin en popüler öğrencilerinden biri olmuştum. Her gün değişik fakültelerden benimle tanışmak için beşer onar arkadaş geliyordu. Ankara’da Gazi, Ankara ve Hacettepe üniversitelerine kadar seyahat etti o şiir defteri. 1989 da askere gittiğimde 1 valiz dolusu gazete-dergi arşivim ve 5 tane şiir defterim vardı. Askerden döndükten sonra maalesef onları bulamadım. Bu arada Isparta’da askerlik yaparken eşime şiirler yazıyordum. 1994 yılında yazdığım şiirler kaybolmasın diye bilgisayar ortamında yazdığım 60 kadar şiiri nokta vuruşlu yazıcıdan çıkardım ve şirketin matbaacısına ciltlettim. İşte o zaman kitabın adı bir şekilde ilham oldu. Her telden şiir vardı.

Aşk, mizah, hiciv, dedim isteyen istediğini okusun: Açık Büfe Kitabının adını 30 yıl önce koymuştum ve kitabımın sloganı da bana ait bir sözdür: Mısralar şairin namusudur! İnsanlar bir şairin şiirinden alıntılar yapıp kendi yazmış gibi insanlara sunuyor. Günümüzde maalesef yüzlerce insan bu konuda mahkemelik oluyor. Adi hırsızlar mal çalar, yavuz, nitelikli, arsız hırsızlar da öykü, şiir çalıyor günümüzde.

 

“İLHAM O KADAR ÇOK, O KADAR ÇOK Kİ. İSTEMEK GEREK. ÇOK OKUMAK, HEP OKUMAK GEREK.”

 

Şiirin edebiyattaki yeri hakkında neler düşüyorsunuz? Şiirlerinizi yazarken nelerden ilham alırsınız?

EYÜP MERT: Şiir; roman, öykü, masal, tiyatro vs. gibi bölümlerden oldukça farklı olup, az sözcükle çok şeyi anlatabilmesi açısından edebiyatın keskin kılıcıdır. Şiir ayrıca müzikle birleştiğinde (güfte + beste) edebiyatın zirve kısımlarında yer alır. Bazı şairlerimiz der ki, yaşanmadan yazılmaz. Yaşayacaksın ki yazabilesin. Ama günümüzde insanın her duyguyu, her olayı, her fikri tek başına yaşaması mümkün değil. İletişim çağında, mesafelerin kısaldığı, bilgiye erişimin çok kolaylaştığı her yaşamın neredeyse bütün insanların gözünün önünde cereyan ettiği bir ortamdayız. O yüzden balkona konan güvercin, komşunun balkonundaki köpek, bahçedeki kelebekler, alt kattaki komşunun geçimsizlik kavgaları alışveriş merkezinin önlerine konan bağış kumbaraları, televizyon haberleri, internet haberleri, sosyal medya, fiziki ve sosyal çevremiz… ilham o kadar çok, o kadar çok ki. İstemek gerek. Çok okumak, hep okumak gerek.

 

Yeni kitap projeleriniz olacak mı?

EYÜP MERT: Evet. Ömür elverirse özellikle bir öykü projem var bilgisayarımda. Aslında şiirden önce bir roman projem vardı kısmen otobiyografik bir roman. Dedemin dedesinin babasına kadar uzanan 1825’ten günümüzde 6 kuşağın yaşam öyküsünü anlattığım bir roman yazdım. O zamanlar bilgisayarlar hayatımıza yeni girmişti 1993 yılında 450 sayfalık romanım bilgisayarım çöktüğü için uçup gitti.

Ama hikâyenin tüm kurgusu bende. Yani hali hazırda bir öykü bir roman ve ikinci şiir kitabı olarak 3 proje üzerine yoğunlaştım. Kısmet…

 

Son olarak neler eklemek istersiniz?

EYÜP MERT: Aziz Nesin’in meşhur Macaristan fıkrası vardır. Sohbet esnasında “Bizde her üç kişiden ikisi şairdir” diyorlar. Aziz Nesin de “O da bir şey mi?” diyor. “Bizde her üç kişiden dördü şairdir.”

Fıkra der güler geçeriz de düşünmek lazım. Özellikle internet çağında yaşıyor olmamızın cep telefonları gibi akıllı cihazların kullanımının yaygınlaşması nedeniyle şair de yazar da çoğaldı. Ama gerek Türk gerek Dünya edebiyatındaki tarihe mal olmuş şair ve yazarların hayatları incelendiğinde istisnasız hepsinin ortak noktaları çok, çok, çok okumak. Maalesef günümüzde ortaya çıkan eserin kaliteli olması gerekiyor. Sonuç itibari ile şiir de edebiyatın diğer kolları da bir bilimdir. Öğrenilmesi gerekiyor. Çok okunması gerekiyor