Özdemir, "Meyve ve sebze üretiminde en büyük sorun ürüne zarar veren bakteri ve virüs kaynaklı hastalıklar ile haşerelerdir. Bunlar hasat miktarını azaltmakta ve ürün kalitesini bozmaktadır. Bunlara karşı, dünyanın her yerinde olduğu gibi, ülkemizde de pestisit denilen kimyasal ilaçlarla mücadele edilmektedir. Pestisit kullanmak bir tercih değil zorunluluktur. Pestisit kullanımına alternatifmiş gibi sunulan biyolojik mücadelenin kullanım alanı sınırlıdır. Her hastalık ve zararlıya karşı biyolojik mücadele yapılması mümkün değildir. Buna rağmen devletimiz biyolojik mücadeleye destek vermektedir. Bu desteklerin de etkisi ile biyolojik mücadele 15 kat artmıştır" dedi.
"İADE EDİLEN ÜRÜNLERİN İÇ PİYASAYA SUNULARAK, VATANDAŞIMIZA YEDİRİLDİĞİ KONUSU DOĞRU DEĞİLDİR"
Türkiye'nin meyve- sebze ihracat pazarını oluşturan ülkelerin her birinin, kalıntı konusunda farklı standartlara sahip olmasının en önemli sorunlardan biri olduğuna işaret eden Özdemir, şöyle devam etti:
"Mesela AB standartlarına göre uygun olan bir ürün, Rusya'dan geri dönebilmektedir. Dünyadaki tüm ülkelerin standartlarının hepsine uygun bir üretim yapmak pratik olarak mümkün değildir. İade edilen ürünlerin iç piyasaya sunularak, vatandaşımıza yedirildiği konusu doğru değildir. İade edilen ürünlerin bir kısmı, standardı uygun üçüncü ülkelere ihraç edilmektedir. Yurtdışına ihraç şansı kalmayan iade ürünler ise imha edilmektedir. Asla iç piyasaya verilmemektedir. Devletimiz sadece ihracata gönderilen ürünleri değil, iç piyasaya arz edilen ürünleri de çok sıkı biçimde analiz etmektedir. Tarla ve bahçelerden, depolardan, paketleme evlerinden, hallerden, marketlerden ve pazar tezgahlarından sürekli numune alınmaktadır. Ülkemizde kalıntı analizi yapabilecek laboratuvar altyapısı örnek gösterilecek seviye ulaşmıştır. Özetlemek gerekirse, ihraç ettiğimiz yaş-meyve sebze ürünlerinde, kalıntı nedeniyle iade edilme oranı binde 1,3 dolayındadır. Bu oran dünya ortalamasının altındadır. İade edilen ürünlerin iç piyasaya arz edilmesi hiçbir şekilde söz konusu değildir. Ülkemiz gerçeklerini yansıtmayan, yanlış haber ve abartılı yorumlar ile tüketicilerimizin tedirgin edilmesini doğru bulmuyoruz." (İHA)