Mersin’in tarımda, lojistikte, turizm ve sanayide çok hızlı ilerlediğini kaydeden Çakır, “Özellikle son dönemlerde savunma sanayinde önemlim yol aldık. Çok kimlikli bir şehir. Bir noktada gitmiyoruz. Yumurtaların hepsini bir sepette toplamıyoruz. Şu anda iklim değişikliğinde sanayide çalışıyoruz. İklim değişikliğinden kaynaklı olarak üzerinde durduğumuz Yeşil Mutabakatımız var. Yeşil sanayiye dönüş çalışması var. Karbon vergisi çalışması var. Biz de şu anda Mersin’de sanayi olarak 5. ve 6. organize sanayi bölgesi çalışmalarını tamamladık. 7. sanayi için çalışmalar sürüyor. Tamamlandığında 50 bin kişilik istihdam oluşacak. Gelişen sanayimiz nedeniyle Mersin’de biz de şu anda Mersin Ticaret ve Sanayi Odası olarak, Mersin Organize Sanayi Bölgesi ve tüm sanayicilerimiz olarak 2025’i Sanayide Yeşil Dönüşüm Yılı ilan ettik. Bilindiği gibi AB ülkelerine yapılacak ihracatlarda 2026’dan itibaren karbon vergisi alınmaya başlayacak. Türkiye’deki tüm sanayiyi etkileyecek. Biz de bu konuda neler yapacağımız üzerinde çalışıyoruz” dedi.
“AVRUPA’DA AVANTAJLI KONUMA GELEBİLİRİZ”
Avrupa Birliğinin ham maddelerden başlayarak üretim aşamasına, tüketim aşamasından atık yönetim aşamasına kadar her alanda karbon ayak izini takip etme kararı aldığını ve karbon vergisi koyacağını belirten Çakır, “Bizim Türkiye olarak ihracatımızın yüzde 50’si AB ülkelerine gerçekleşiyor. Bu nedenle konulan hedef, talepler başlangıçta bakınca bizi olumsuz yönde etkileyecek gibi görünüyor ama bunu bir fırsata çevirebiliriz. Olumsuz etkileme sebebi bizim şu anda mevcutta orta seviyede teknoloji yapısına sahip olmamız. Bu nedenle karbondan en çok etkilenecek ülkeler arasındayız. Aslında AB biraz da kendi üye ülkelerini Çin’e karşı ve rekabet edemediği ülkelere karşı rekabet edebilir duruma getirdi. Bu karbon vergisini koyarak Çin’i piyasalardan biraz daha dışlamak istedi. Türkiye’nin de bu teknolojiye sahip olması gerekiyor. 2025’te bu sisteme hızla dönebilirsek Çin’in bu pazara girememesi nedeniyle Avrupa’da avantajlı duruma gelebiliriz. Hızlı şekilde ülke olarak yeşil üretim yapabilirsek sadece AB de değil, uluslararası boyutta bir devrim yapabiliriz. Sanayide hem teknoloji hem verimlilik açısından normal bir ihracatçı değil lider bir ihracatçı konumuna gelebiliriz. Orta teknolojiden de bu sayede yüksek teknolojiye geçebiliriz. Bu düzeni oluşturmalıyız” ifadelerini kullandı.
“YEŞİL DÖNÜŞÜM BELGESİ ALAN FİRMALARA KREDİ DESTEĞİ VAR”
En fazla karbon ayak izi olan sektörlerin çimento ve demir-çelik sektörü olduğuna değinen Çakır, “Ama diğerleri de hazır olmalı. Bu nedenle dönüşüm için ciddi desteklere ihtiyaç olacak. Finans desteklerine ihtiyaç olacak. Geçen hafta bu konuda Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ile Sanayi Bakanlığı bir yönetmelik hazırladı. ETS ile ilgili. Ondan sonra da yine iki bakanlığımız Çevre ve Sanayi Bakanlığımız Dünya Bankası ile bir kredi anlaşması yaptı. Buna imza koyduk ve dedik ki 2053’te nötr karbon yapacağız. 2030’a kadar karbonu yüzde 50 azaltacağız. Dünya Bankası da bize yeşil krediler vermeye başladı. Mevcut durumda TÜBİTAK ya da KOSGEB kredileri var. Sanayi Yeşil Dönüşüm Belgesi alan firmalara da uzun vadeli düşük krediler verilmeye başlayacak. Sanayicimiz zaten rahat şartlarda çalışmıyor, finansman zorluğu yaşanıyor, ihracatçılar kurdan dolayı da zorlanıyor bu krediler küçük KOBİ’lere kadar ulaşırsa bir avantaj olacak. Sanayicimiz de bir fırsat yakalayıp dönüşebilecek. Bir yılımız var. 2024’ten beri TOBB ve bağlı tüm odalar neler yapabileceğimize bakıyoruz. Sanayide Yeşil Dönüşüm Yılı ilan etmemizin sebebi de bu. Kredilerden yararlanır KOBİ’leri dönüştürebilirsek 2026’ya çok avantajlı başlayabiliriz. Hem eğitim vereceğiz hem karbon ölçümlerimizi yapacağız” dedi. (Haber Merkezi)