Ekin Canaran | YAŞAMI BOZMAK | Güney Gazetesi Mersin
Ekin Canaran

YAŞAMI BOZMAK


Genç kadın elinde çiçekle dairesine gider. Mutfakta yemek yer, şarap içer, dolabı boşaltır, siler, kapıyı bantlar, gazı açar ve her şey havaya uçar.

Çok çılgın veya mantıklı gelmeyebilir bu giriş size. Chantal Akerman’ın 18 yaşında yaptığı ilk filmi Saute ma Ville bu sıralamayla başlar ve biter. Klostrofobik ve gergin bir his bıraktığını kabul ediyorum. Gerilimin yarattığı tuhaflık, kuralları yok sayan ve kendi içindeki hızını sevmeme engel olamazdı. En dikkat çeken taraflarından biri de havaya uçarak başlayan bir kariyer yolculuğunu da merak etmeden durmak çok zor olurdu. Akerman’ın 1968 yılında yaptığı bu filmin 2023 yılında sizi hâlâ sarsabilmesi bir kadının size geçmişten geleceğe gönderdiği bir mektubu açıp okumak gibi. İsyanını size bulaştırması da bir o kadar yakın.

 

Filmde küçük bir mutfakta geçiyor tüm olay. Mırıldanma sesine eşlik eden sessizliği bozan isyankâr bir bağırış dolaşıyor küçük mutfakta. Bunun yanında küçücük mutfağa kendini kilitleyen kadının o mutfağı dünyaya dönüştürmesini adım adım izleme şansını yakalıyoruz. Bu açıdan bakınca mutfağı kısıtlayıcı bir alan seçmesi tuhaf mı? Kesinlikle değil. Baskıcı ve sınırları çizilen alanı parçalıyor. Günlük yaşamı, tekrarı yok ediyor. Nasıl yapıyor bunu? Kulağa korkutucu gelse de hiç zaman almıyor bunu yapması. Mutfağı ve kendisini havaya uçuruyor ve sonrası karanlık.

 

Her anı başka bir uyumsuzlukta filmde ne yaptığını, ne yapacağını nasıl yapacağını anlamak takip etmek kolay olmuyor. Tahmin edilmez kuralsızlıkta her hareketi. Hiçbir şeyi olması gerektiği gibi yapmıyor, göstermiyor Akerman. Yaşamı bozma fikriyle sıkı bir ilişkisi var. Delilik ve çılgınlıkla hareket ettirmesi her sıradan olayı, içinde dayanamadığı isyanı ve istekleriyle yaşamı bozuyor, parçalıyor.

Eşyaları yere atıp silmeye başlıyor, ayakkabısını boyarken bacaklarını da boyamaya başlıyor. Tek başına makarna yiyip şarap içmesini izlerken ister istemez bir hüzün geliyor size de. Onun yalnızlığı, uyumsuzluğu ve isyanı da bulaşıyor size.

 

Sadece günlük hayatın bir kesiti belki de sadece birkaç saatini izlemişiz olabiliriz bir günün, hayatın. Sıradan ve çok gündelik. Akerman’ın anlatımıyla bunun tam tersi oluyor. Tüm gündelik, tahmin edilir hayat, bir anda kaotik ve sıra dışı bir sahneye dönüşüyor.

 

Geçmişten gelen bu mektup isyan ettiğin her günde, kendine yabancı hissettiğin her saatte yalnız olmadığını hissettiriyor. Filmleriyle sizinle konuşuyor. Yalnızlığın da kaotik ve neşeli bir ana dönüşebileceğini, tuhaflıktan da keyif almayı öğretiyor.

 

Akerman’ın filmlerine bakınca bu gündelik, olağan günleri izletmek, gözlemletmek de onun hayatının bir parçası. Detaylar ve hayatın tekrarlarını tekrarlatıyor. Hayatı yaşamayı kendi yoluyla gösteriyor.

 

Saute ma Ville filmini Akerman’ın zamansız ölümünü düşünerek bugün bir kez daha izlemek, filmin sonunu unutulmaz ve daha anlamlı bir ana bırakıyor.



ARŞİV YAZILAR