HANİ ORADAYDI GÜZEL GÜNLER
Aynı yollarda yürüyorduk, ama onlar zengin oldu. Nasıl oldu bu iş, anlayamadım.
Biliyorum; siz de uzun mektuplar yazdınız o yıllarda, hiç gönderilmeyen. Atıldığı ocak ateşinde yanıp kül olan, rüzgarla birlikte yol kenarlarında bir yaprak gibi oradan oraya savrulan başıboş kağıtlar. Eskiden olduğumuz adamın yarısı bile değiliz.
İnanılmaz şeyler gelir başımıza, planlarımıza uymayan şeyler. Verilenlerle yetinip, onlara razı olmaktı yaptığımız. Anne babalara ise en zor sınavların yüklendiği söylenir.
Şimdi burada tuzak, kuşatılmışlık, çöktürme, acımasızlık var. Dizlerinin üzerine çökmediğin sürece, tepende dikilmeyi sürdürürler.
İnsanlar birer melek gibi görünmeye bayılırlar, elbette çıkarlarına dokunulmadığı sürece. İnsanlar niçin bir başka gezegene gitmek istiyorlar? Oraya mutluluk ve refah götürmek için mi yoksa orayı yağmalamak için mi?
Görürsünüz, bilirsiniz, anlatamazsınız. Belki çok az şeyi, çok az sayıda insana fısıltıyla aktarabilirsiniz. Adaletsizliklerle dolu bu yalan dünyanın içinde tutsağız. Okuyucu, polisiye romanın sonunda hep bir sürpriz bekler. Ki, okuduğuna değsin. Artık bizim de bu yaşama ilişkin hoş bir sürpriz beklememizin zamanı gelmedi mi?
Sürü halinde gezen, yağmalayıp tüketen, hazzı önceleyen güdülerle her şeyi sıradanlaştıran bir tüketim toplumu.
İşte böyle. Her gün yeni baştan öğrenmek zorunda kalıyoruz yaşamayı.
***
Pencereden dışarıya bak, denize.
Dalgaların köpüğünü topla ellerinle,
İnceliğini yaşamın,
İnsan yüzlerini sokaklardan.
Bak bakalım hangisindedir sesi,
Nefesi en güzel kokan gülün.
***
Sorunları deşip gerçeği ortaya çıkarmak o denli kolay değil. Bilindiği gibi, yapılan hizmetin bir cezası olduğunu akıldan çıkarmamalı. Toksik insanları kendimizden uzak tutabildiğimiz ölçüde başarılı ve mutluyuz. Ama şöyle bir gerçek var ki, hiç kimse kendisinin toksik insan olduğunu kabul etmez.
Çevremizdekiler birini suçlamakta, cezalandırmakta, dışlamakta ne kadar ustalaşmışlar. Onların yaydıkları gibi kusurlu biri olmadığını kanıtlamak için uğraş dur işin yoksa. Demek ki, bir insanın kendisini doğru yansıtabilmesi çok önemli.
Üzülerek belirteyim ki, pek azımız yalan duvarlarını yıkmayı başarabiliyoruz. Güç çemberlerini kırmak neredeyse olanaksız gibi görünüyor