Dünya şirin, can tatlı
Bazen memleket baştan sona yanar…
Bazen dünya bir uçtan bir uca yanar…
O felaket günlerinde okumuşun, üst üste konsa minareyi geçecek kadar kitap devirmişin, senelerce her meselede kalem oynatmışın, akıl vermişin, devletler, saltanatlar kurmuşun, saltanat sofralarında yiyip içmişin sesi çıkmaz, sesi çıksa da ne dediği anlaşılmaz da…
Kendi halinde bir fakir köylünün, mesela Yunus’un bir sözü bir sözü insanlığın halini anlatır:
“…Beğler azdı yolundan,
bilmez yoksul halinden
Çıktı rahmet gölünden,
nefs gölüne dalmışdur…”
***
Biliyorum, kaç gündür yıldın usandın bu koronavirüs muhabbetinden. Her kafadan bir ses çıktı; korktuğun da oldu, efelendiğin de…
Fakat efelenmelerin ekseriyet kısa sürdü, korkmaların süregeldi.
Şu dakika bile korkuyorsun…
Öyle ya, ‘Dünya şirin, can tatlı’ demiş Dede Korkut.
Öksürüğünü dinliyorsun, ateşine bakıyorsun; midemde bulantı var mı, gözümde kararma var mı, başım da dönme var mı diye kendini yoklayıp duruyorsun.
Bir dünya halini yoklamıyorsun…
Kendi tatlı canının, şirin dünyanın nimetlerinin derdine o kadar düştün ki, ‘Neden böyle bu işler’ diye soramadın bir türlü.
***
Oysa akıllısın, tahsillisin, çok okuyorsun, çok geziyorsun, sendikada, odada, dernekte, vakıfta, partide, belediyede her yerde sen varsın…
İnsanlar seni görünce hürmet ediyor.
Okumuş insansın diye sana akıl danışıyor.
Ama salgın başladığından beri, ‘arkadaşlar tuzlu suyla gargara yapalım, arkadaşlar sirke içelim’ diye başlayan sosyal medya mesajları göndermekten başka bir şey yapamadın.
Ha bir de birkaç ergen esprisi, o kadar!
***
Dünya bir değişimin eşiğinde…
Koronavirüsün verdiği zayiat bununla sınırlı kalsa da, çok daha kötüsü olsa da, ok yaydan çıktı artık, bir değişimin, dönüşümün eşiğine geldi dünya…
Bu değişim, dönüşüm eşiğinde fikri olan, planı olan, erkenden yola koyulan geleceğe şekil verecek.
Sabahtan akşama kadar ateşini ölçen, öksürüğünü dinleyen; canı sıkılırsa sosyal medyadan ‘arkadaşlar sirkeyi kafamıza sürelim’ diye toplu mesaj atanlar, yine seyirci olacak.
Akıllısın, tahsillisin, çok okuyorsun, çok geziyorsun, sendikada, odada, dernekte, vakıfta, partide, belediyede her yerde sen varsın…
Amenna…
Fakat şimdiden sonra ne yapmalı?
Bir sözün, bir çıkış yolun yok mu?
Hadi onu da geçtim, bari içinde bulunduğumuz süreci tespit etsen, teşhis koysan, bir reçete önersen…
***
Senin kadar okumamış, senin kadar tahsil etmemiş, senin kadar sendika mendika, parti marti görmemiş kamyoncu tespitini yaptı.
Dedi ki:
“Beni virüs değil, senin düzenin öldürecek!’
Sen ne diyorsun?
Sirkeyi başımızdan aşağı mı dökelim, gargara mı yapalım tartışması dışında, insanlığın ve gezegenin geleceğine dair bir çift lafın var mı ey aydın!