KAYGILAR, KAYIPLAR
Cahillere yüz versen tepene çıkarlar. Doğru, ama yüz vermesen yine tepene çıkıyorlar.
Salinger’ın dediği gibi; herkesi özlemeye başlayabilir miyiz sonra? Doğrusu ben pek emin değilim. Özlenmeyi hak etmeyecek insanlar da oluyor kuşkusuz insanın hayatında.
Kimi zaman bir kambur gibi omuzlarınızda taşıyıp durmak zorunda kalıyorsunuz sanatçılığınızı.
Küçük bir çocuğa armağan ettiğiniz elma şekerini daha sonra zorla, söke söke geri almak gibi bir şey bu. Deniz kıyısında kuma yazılan bir yazı orada ne kadar kalabilir ki?
Hilelerin karşısında erdemli kalmak övülesi bir üstünlük, ama aynı zamanda yaralayıcı da.
Tümünü bilemesek de, hepimiz yaşama ilişkin bir şeyler biliriz. Birçok insanın başına da gelmiştir bizim başımıza gelen.
Artık büyüdük. Kimsenin hayatımızı mahvetmesine izin veremeyiz, değil mi?
Yalnızca eğlenip hoş zamanlar geçirmek için gelmedik dünyaya. Biz kör değiliz. Çevremize uyanık gözlerle şöyle bir bakalım; acaba gözden kaçırdığımız bir şeyler var mı? Olmamız gereken yerde miyiz? Yoksa yanlış bir yer mi bulunduğumuz. Düzeltmek için henüz vakit geç değil. Tek başına yeterli değil başkalarının yolumuza tuttuğu meşale.
Yalnızca A noktasından B noktasına doğru değil, değişen koşullara göre B noktasından A noktasına doğru yürümemiz de gerekebilir.
Çevremizde, haklı olduğuna inanan ne çok insan var. Haksız olansa hiç yok. Sürekli olarak birbirimizi kıskanıyoruz ve sürekli olarak birbirimizi gözetliyoruz. İşte bizim felaketimiz bunlar.
…
Her tarafından kanar mı bir şiir?
Dizelerimizdeki bu ses kimin?
Yok mu öyle biri?
Var mı yoksa?
Kim söndürecek yaşamımızdaki
Bu azgın yangınları?
Neden olmasın ki?
Bakarsın bir yıldız düşüverir kucağımıza.
Biz ki yutanlarız çığlıklarını.
Biliyorum bu gökyüzü elbette bir gün
Bize ardına dek açacak kapılarını.