Ekin Canaran | Hİ-RO-Şİ-MA | Güney Gazetesi Mersin
Ekin Canaran

Hİ-RO-Şİ-MA


“Hiroşima’da hiç bir şey görmedin.” Tekrarlayan bir cümle. Yıkılmış, bozulmuş hayatın sonuna yakın görüntüler bir gelip bir gidiyor. Marguerite Duras’ın harika metni “Hiroşima Sevgilim” (Alain Resnais) böyle açılıyor.

*

Yıkık dökük bir geçmiş hafızasını unutturmuyor. Bir yandan görüntüler ve sesler zamanın gerisinden gelir, bir tarafta taşıdığımız acı hafızasını silmenin bir yolu var mıdır? Hafıza konuşur. Odada, evde, kalabalıkta. Hafıza benden bağımsız değil, benimle hayatın paralelinde akarken bedenin ve hafızanın sahiplerinden biri olarak gördüğüm acının kendine ait bir hafızası var. İnsanın belleğinde, zihninin bir odasında açıp açıp durduğu bir acı geçmişi var. Geçmişle aramı yakın tutan, silinmeyen bir gerçek acı geçmişi. Üstüne eklenen koyulanlarla unutmaya engel bir zihni taşıyan bir geçmiş.

*

Hiroşima Sevgilim’i başlatırken hafızanın unutmaya karşı nasıl bir savaş verdiğini düşündüm. Unutmanın ne olduğunu hatırlamaya çalıştım. Unutmanın ne olmadığını hatırladım. İşte tam bu noktada hafıza dediğimiz şey bizi bırakmayıp can acıtan acıyla birleştiriyor. Ve unutulmayan acı toplumsal hafızayla beraber geliyor.

“Dünyanın yarattığı güçlükleri düşünmemek gerekiyor bazen. Havasızlıktan boğuluruz böyle yapmazsak.”

İki savaş iki ayrı dünyanın bozulmuş, kararmış acılarını taşıyan iki insanın bir başka aşk anlatımını izlerken Hiroşima Sevgilim kişisel belleğin yetmediği, eksik kaldığı yerleri toplumun anılarında kalan bir anlatımla yetişiyor. Bir başka aşk bu. Yıkılmış iki insanı bir acının etrafında buluşturan bir aşk. Acı aşktan çok uzakta değil. Aşk birdenbire. Acılar, savaş birdenbire.

Aklını yitirten yıkımların arasında kendinden kaçamayacak hâle geldiğinde bile bir acı dile gelir. Bir acı anlatır sana yine kendini. Bir delilik değildir bu, kendi yıkımlarından, yıkılmış bozulmuş toplumun bir gerçeğidir.

Can yakan, yıkan, kıran her cümle hafızanın unutmak istemediği her anıyı bir rüyanın içindeymiş gibi yaşatıyor. Ebedi bir gerçeklik ve geçmiş arasında dolanan bir yaşamın içine sıkışmış bir rüyadayım. Unutturmamak için kurulan bir rüya. Unutmak, zihne işlenen her acının kaçışına benzese de unutmak için önce tekrar bilmek anımsamak gerekiyor. Bir anıyı hatırlamadan unutmak da mümkün olmuyor. Bir savaş ve yıkımdan bahsederken özellikle birkaç kez hatırlamak gerekiyor belki de. Son sahne.

Unutacağım seni! Unutuyorum bile! Bak nasıl unutuyorum seni! Baksana!

Hi-ro-şi-ma.



ARŞİV YAZILAR