Silifke Tekir Çiftliği nasıl alındı?
“ATATÜRK mülk meraklısı bir kişi değildi.” diye başlıyor yazısına rahmetli Şinasi Develi. İçel Sanat Kulübü dergisinin, 2000 yılının Şubat ayında yayınlanan 89. sayısında ve bir İçel Sanat Kulübü kültür yayını olan İçel Sanat Kulübü dergilerindeki 72 yazısını derlediğim “Şinasi Develi’nin Kaleminden Bize Kalan Anılar ” kitabımın 175. ve 176. sayfasındaki “Gazi Çiftliği” başlıklı yazısında…
Şinasi Develi’yi dinlemeye devam edelim:
“O, Türk tarımına hizmet etmek için yeni imkânları Türk çiftçisine gösterip daha çok verim almalarını temin etmek için çiftlikler kurmayı istemiştir. Çiftliklerin hepsi merkezlerden uzak ve işlenmesi zor arazilerden seçilmişti. Hatta Orman Çiftliği’ni satın aldığında burada çiftlik olamayacağı, harcanacak paraların boşa gideceği şeklindeki ikazlara önem vermemiş ve gayesinin böyle arazilerde çiftlik kurmak olduğunu söylemiştir. Nitekim bütün çiftliklerinde arazi yapısı aynıdır.”
Araştırmacı, Tarihçi, Gazeteci, Yazar, Televizyon Programcısı Sayın Murat Gökhan Bardakçı’ya göre; Cumhuriyet Arşivi’nde 30-10-2-12-5 numarada muhafaza edilen evrakta yer alan bilgilerde, ATATÜRK’ün sahip olduğu ve ölümünden yaklaşık 1 buçuk yıl önce 1 Haziran 1937’de Hazine’ye bağışladığı toplam 154 bin 729 dönüm araziye yayılan çiftliklerin isimleri şöyledir:
Ankara’da; Orman, Yağmurbaba, Balgat, Güvercinlik, Tahar, Etimesgut ve Çakarlar…
Yalova’da, Millet ve Baltacı…
Mersin Silifke’de, Tekir ve Şövalye…
Hatay Dörtyol’da, Karabasan…
Ve Mersin Tarsus’ta, Piloğlu Çiftlikleri…
*****
Biz yine dönelim rahmetli Şinasi Develi’nin yazısına:
“Gazi Çiftliği de denilen Tekir Çiftliği arazisinin satın alış hikâyesi de şöyledir:
Bilindiği üzere ATATÜRK, 20.1.1925 günü ikinci Mersin ziyaretinde, Mersin’de 11 gün kalmışlardı. Kendisine Mersin Ziraat Odası tarafından 26.1.1925 Pazartesi günü bir öğle yemeğinde ziyafet verilmiştir. Eşi Latife Hanım’la birlikte katıldığı bu yemek, şimdiki Toroslar Belediyesi binasının karşısında, yerinde şimdi apartman olan portakal bahçesinde tertiplenmişti. Bir süre İdris-EI Sunusi’nin de misafir olduğu bu yer; Mavromati’den Milli Emlak’a, oradan da Veli Haşim ve İsmail Çiftçi’ye geçmiş bulunuyordu.
ATATÜRK, ağaçtan mandalina koparıp yemekten oldukça hoşlanmıştı. Narenciye üzerinde bir süre konuşulduktan sonra, Hacı Bey’e hitaben, “Hacı Bey, bir çiftlik almak istiyorum. Çevrenizde bana tavsiye edecek bir yer var mı?” diye sormuşlar, Hacı Bey de, “Evet Paşam, var. Silifke’de Bodasaki’den metruk on bin dekarlık bir çiftlik var. Yeter derecede müstakil suyu da var. Bugünkü rayiçle 50 bin lira eder. Burası az gelirse yakınında 5 bin dekarlık bir arazi daha var, o da alınabilir” cevabını vermiş. ATATÜRK ertesi günü bu araziyi görmeye hemen karar vermiştir.
Ancak bu konuda İzzet Aslan, ATATÜRK’ün bu araziyi almaya Ankara’da karar verdiğini yazmaktadır. Vaktiyle Silifke’de Mutasarrıflık yapan Tarım Bakanı Zekai Bey ATATÜRK’e bu çiftliği tavsiye etmiş, ATATÜRK de orada satın alma kararını vermiş.
Öyle veya böyle ATATÜRK, belirttiğim gibi 27.1.1925 günü yanlarında İkinci Ordu Müfettişi Fahrettin Paşa, Diyarbakır Mebusu Fevzi ve Rize Mebusu Ahmet Kudsi Beyler olduğu halde gelmişler ve araziyi görmüşlerdir. Arazinin çiftlik olmaya pek elverişi olmadığı tespit edildiği halde, fikrini değiştirmemiş ve satın almaya karar vermiştir.
Ankara’ya dönüldükten sonra satış ihalesine katılabilmek için Sadık Taşucu’na, 10.5.1925 tarihli Vekâletname göndermiştir. Satışın yapılacağı gün, Silifke’de yayınlanan İÇEL isimli gazetede ilan edilmiş; ihaleye ATATÜRK adına katılan Sadık Taşucu’dan başka, tüccarlar Mahmut Şükrü ve Ahmet Ovacık katılmışlar, ancak en yüksek olan 36 bin lira bedelle çiftlik arazisi ATATÜRK’ün olmuştur. Ve 8.7.1925 gün ve sayısı ile ve 12 bin dekar olarak Tapu Siciline geçmiştir.
ATATÜRK, çiftliği satın aldıktan sonra ancak üç defa Silifke’ye gelmiş, sadece iki gece çiftlikte yatmış, diğer ziyaretleri gündüz olmuştur. Ancak buna rağmen çiftlikle ilgisini hiç eksiltmemiştir. Ankara’da Ziraat Mektebi’nde Zirai Makinalar’da uzman olan Sırrı Türkmen’i Uzman Ziraatçi olarak, Nazım Kale adında bir zatı da İdari Müdürü olarak görevlendirmiştir.
ATATÜRK bu arada Taşucu’nda bir Deniz Köşkü yaptırıp deniz dinlenmesini burada yapmaya da karar vermiş ise de, bu tahakkuk etmemiş, tesisler Florya’da kurulmuştur.
12.1.1926 tarihindeki çiftliği ilk ziyaretinde Deniz Evinin projesi ile ilgilenmiş ve Silifke’de yaşayan Macar asıllı Radomesko adındaki mimarın hazırladığı projeyi beğenmiştir.
Güney sahillerimizde yılın belirli aylarında dinlenmek ATATÜRK’ün çok arzuladığı bir husustu. Nitekim 1937 yılındaki Mersin ziyaretlerinde şimdiki Vali Konağı yeni inşa edilmişti. Hatta bu binanın projesinde ATATÜRK önerilerinin de bulunduğu söylenir.
ATATÜRK konağa geldiğinde o zamanki Vali Rüknettin Nasihioğlu’na, “Vali Bey konağı çabuk düzenleyin ve noksanlarını tamamlayınız. Her sene Nisan ayını burada geçirmek istiyorum” demiştir. Bunlar gerçekleşmiş olsa sanırım bölgemizin çehresi de daha değişik olabilecekti.”
*****
Minnettarız ATATÜRK! Tüm yaptıkların için…
Minnettarız Şinasi Develi! Yurt ve insan sevginle, araştırmacı gazeteciliğinle, bize tüm bu yaşananları ve yakın tarihimizi en ince ayrıntısına kadar aktardığın için…
Mersin, limanı olan önemli bir şehir dostlar. Önemli olduğu kadar önemseniyor mu peki? İşte o tartışılır…
“Bunlar gerçekleşmiş olsa sanırım bölgemizin çehresi de daha değişik olabilecekti.” diye bağlamış ya son cümlesiyle yazısını rahmetli Şinasi Develi; dönüp bakıyor, izliyor, okuyor ve araştırıyorum da neler neler gerçekleşmemiş ki Mersin tarihinde? Mersin’in özellikle kalkınmaması için neler neler yapılmış ya da yapılmamış ki? Ama yılmak yok, mücadeleye devam. Mersin ve biz Mersin sevdalıları bir gün mutlaka kazanacağız. Yeter ki; çalışalım, çalışalım, çalışalım…