Naci Sapan | ‘Çeteler’ ülkesi olmak! | Güney Gazetesi Mersin
Naci Sapan

‘Çeteler’ ülkesi olmak!


Her sabah uyandığımızda ilk karşılaştığımız haber, hem de içişleri bakanının duyurusu ile: ‘Baron Baskını’, ‘Çete operasyonu’ idi. Çok değil yaklaşık bir ay kadar öncesine kadar da böyleydi. Son günlerde pek rastlamıyoruz.

Şaşırmıştık; Bu kadar baronun, dünyaca ünlü bu baronların ne işi var ülkemizde. Bu kadar çete üyesi, baron kendi ülkesinden Türkiye'ye gelip rahat bir şekilde yaşıyorsa, mutlaka burada bağlantıları vardır.

Çünkü adamlar çok rahat,  yıllarca yaşamışlar, babalarının evinde oturuyormuş gibi davranmışlar. Çete, mafya ithal eden bir ülke olmanın gururunu mu yaşasak!

Şimdi, bu konuda herhangi bir açıklama gelmiyor.

Bittiler mi?

Gittiler mi?

*

Bir de bizim ‘çeteler’ var.

Geldiğimiz noktaya bakar mısınız; ?

İç ve dış çetelerce kuşatılmış bir ülke ve yurttaş topluluğu olduk.

Sürekli çete ve çetelerle sınanıyoruz.

Hem iç hem de dış çeteler!

 

Sağlık çetesi

Uyuşturucu çetesi

Bahis çetesi gibi son zamanlarda hayatımızın içine giren çeteler, içinde bulunduğumuz ekonomik sıkıntıların bir sonucu mu? Yoksa yönetim biçiminin bir tezahürü mü?

 

Eğitim ve sağlık, devlet güvencesi olması gereken iki temel kurumun ranta kurban edilmesinin sonuçlarının ağır yükü, uzun yıllar omuzlardan kaldırılacak gibi değil. Eğitim alanında yaratılan kültürel kutuplaşmanın bizi nereye doğru sürükleyeceği bilinmiyor. Milli Eğitim Bakanı, çok açık bir şekilde laik eğitim sistemini eleştiriyor, çok ciddi bir kutuplaşma yaratıyor. Kutuplaşma sadece Milli Eğitimle sınırlı kalmıyor, bütün alanlara sirayet ediyor.

 

Cumhuriyet Halk Partisinin daha çok muhalefetine, direncine ihtiyaç var. Ancak, rutine binmiş bir muhalefet söylemi ve davranış biçimi etkili olmuyor. Israrcı olmamak lazım. CHP kadroları, genel merkez yeni bir yol güzergâhı için kafa yormalı.

 

*Yeni bir yaklaşım tarzı geliştirmeli.

*Sadece CHP tabanını değil. Bütün kesimleri ilgilendiren yeni bir seçim stratejisi çalışması yapmalı.

*Etkin kimlik, din, mezhep söylemlerinin demokrasi çerçevesine oturtularak, insan hakları temelinde yeni bir söylem ve anlayış yaratılmalı, yurttaşlar topluluğuna sunulmalıdır.

 

Alevi, Sünni, Kürt, Türk tartışmalarının yapıldığı bir zeminde sürekli bir yorgunluk haline teslim olmamak lazım. Rutine binen konuların çözüm çabaları da rutine biniyor. Olumlu bir sonuç alınmıyor.  Yıllardır yapılan da bu.

 

Demokrasi ve insan hakları temelinde toplumsal bir mutabakat sağlanmalı, çözümlerde bu başlık altında olmalıdır, diye düşünüyorum.



ARŞİV YAZILAR