Bülent Ufuk Ateş | “Vız gelir tırıs gider” | Güney Gazetesi Mersin
Bülent Ufuk Ateş
SEYİRLİK

Bülent Ufuk Ateş

“Vız gelir tırıs gider”


Gazete yazarlığının sıkıntılı yanlarından birisi zamanı ekonomik kullanmaktır. Haberleri baskı saatine dek bekletmek mümkündür. Köşe yazarları ise ilk dizilendir. En geç bir gün önce öğleye kadar sayfa sekreterine ulaştırmakla yükümlüyüzdür. Demem o ki; okuduğunuz bu yazı perşembe günü sabah saatlerinde kaleme alınmıştır. Ol nedenle son dakika haberlerinden yararlanamıyorum yorumlarımda.

*

Gelin, arada geçen 24 saatte yaşadığımız coğrafyada hangi olayların meydana gelmiş olabileceğini, kimlerin öznesi hâline gelebileceğini sorgulayalım.

- Bir gün içerisinde kaç kadın öldürülmüştür?

- Kaç çocuk tacize uğramış, kaç bebek Özel Hastane Çetesi’nce katledilmiştir?

-Mersin Limanı dâhil olmak üzere limanlarımızdan kaç ton uyuşturucu ülkemize giriş yapmıştır?

-Kaç gazeteci, sanatçı, yazar, sendikacı, muhalif siyasetçi sabah operasyonlarında kapıları kırılarak gözaltına alınmıştır?

*

Yukarıdaki sorgulamayı uzatabiliriz. Kötülüğün iyiliğe üstün geldiği günlerden geçiyoruz. Bilindiği gibi hafta içinde yapılan şafak baskınlarında çeşitli illerden 231 kişi gözaltına alındı. Operasyona “Gürz 27” adının verilmesi bende darbe dönemlerini anımsattı. DİSK’e bağlı Genel İş Sendikası Mersin Şube Başkanı Kemal Göksoy da kelepçelenerek merkeze götürülenler arasındaydı.

*

Gazetemizin imtiyaz sahibi Ali Adalıoğlu yazılarında sıkça “Mersin barış ve kardeşlik şehridir” vurgusu yapar. Doğrusu, kentimizin DNA’sında bu özelliklerin olduğunu düşünenlerdenim. Ancak aynı Adalıoğlu pazartesi günkü yazısında Mersin’in huzurunu bozmaya çalışanların olduğuna dikkat çekiyor. Farklı kültür ve inançların bir arada yaşadığı Mersin’de barış ve kardeşliğin tehlikede olduğunu ancak bu ilkeleri korumak konusunda kararlı olanların varlığının bilinmesi gerek. Mersin, ülke genelinde dozunu artırarak süren otokritik düzenin geleceği konusunda rol almalıdır.

Sevgili Adalıoğlu aynı yazıda TBMM’ye getirilen, yükselen tepkiler üzerine geri çekilen, ardından yılbaşından sonra daha kararlı biçimde gündeme alınacağı iktidar sözcüleri aracılığıyla vurgulanan “ETKİ AJANLIĞI” konusuna da değinmiş. Saray Rejimi’nin bu hamlesi gerçekleşirse başta gazeteciler olmak üzere aydınlar, muhalifler söz söyleyemez hâle gelecek.

Bu yasanın benzer örneklerinin geçerli olduğu ülkelerdeki uygulamalara bakarsak, “mabad” kelimesinin Adalıoğlu’nun lügatından çıkması gerek. Ya da kendi ifadesiyle “vız gelir tırıs gider” olacak. Sevgili Necdet Canaran’ı da bir aşk hikâyesi gizemiyle kaleme aldığı “Tülay’a Mektuplar”ın ardında yatan ironiyi ben anlıyorsam devletin kocaman adamları mı fark etmeyecek!

“Silivri soğuk” diye tehdit eden, sopa gösteren yandaşlar Mersin Cezaevinin ısısını ölçmüş müdür? Merak etmesinler onurlu insanlar Silivri’yi nasıl ısıtırlarsa burasını da ‘Türkiye’nin toprağı’ diye sahiplenir ve kendi sıcaklıklarıyla toplumu sarıp sarmalamanın öncüsü olurlar.

*

Tehlikenin farkında olanların daha cesur olma zamanı gelmiş, çatmıştır. Umutsuzluk terimini anmamak için maddi temeller vardır. Köklü bir radikal değişim isteği ülkenin her tarafından yükseliyor. Emekli yürüyüşleri, madenci direnişleri, kadın hareketinin yükselişi, eşit yurttaşlık talepleri…

Geçtiğimiz hafta kıyısından kenarından söz ettiğimiz çetelerin (Çakıcı, Kürşat Yılmaz, Karagümrük vb.) devreye girmesini beklemeden tüm coğrafyaya seslenen bir dille barış ve kardeşliğin yanına eşitlik ilkesini de ekleyerek haykırma zamanıdır. Sandığın yaşanan temsil krizini aşmada araçlardan sadece biri olduğunu bilince çıkararak toplumsal muhalefeti ülke ve kentlerimize yükseltmek hepimizin sorumluluğundadır.



ARŞİV YAZILAR