Ekin Canaran | Gece gündüze ne çabuk geçti! | Güney Gazetesi Mersin
Ekin Canaran

Gece gündüze ne çabuk geçti!


Kapıyı aralıyor. Yavaş yavaş attığı her adımı biliyorum. Seslerden önce o vardı. Tek kelime etmesine gerek kalmazdı. Aşınmış yollardan, daracık sokakların arasından kendi yerini bulana kadar dolaşıp gelirdi. O gelince gözler yine bulurdu birbirini. Ne kadar tanırdık birbirimizi. Sokakta gördüğüm yabancılara benzemezdi. Ve yalnız o gelince anlardım. Kelimeler arka arkaya dizildi. Ve birdenbire. Dünyayı bilmek istemiyorum.

*

Bu kapkaranlık gecenin içine ya da tam ortasına doğmak için beklerdik birbirimizi. Önce o, sonra ben. Günleri saydığım gibi saatleri de saymayı öğrendim. “Orada mısın?”  Kalkmadım. Bir kapı sesi. Sadece rüzgâr.

*

Hikâyenin başında unuttum. Nereden gelip bulduğunu da hatırlamam. Bilindik bir tanışmaya da benzemiyor ya zaten.

Bütün sesler azalmışken, ağaçlar birbirine bir dokunup bir ayrılırken ve bir de gelip cama konunca misafirler, işte başlar yeniden hikâye. Nereden gelir? Nereye gider? Sen bulmak istersin. Tek bir ses duyulmaz. Kendi kendine konuştuğun kelimeler paramparça olana kadar tek bir ses duyulmaz.

*

Şimdi başa dönüyorum. Bulmaya çalıştıkça hatırlıyorum. Kaç farklı yüzün içinde aradığımı hatırlıyorum. Kaç gece gelip gelmediğini anlamak için ışıkları açtığımı biliyorum. Kimse gelmiyor. Evden çıkıyorum. Yol bitiyor. Sokaklar tanımadığım yüzlerle dolup taşarken, şehir azalıyor.

Birileri konuşuyor tam arkamdan. Birileri sadece eksilerek, çarparak ayrılıyor yanımdan. Ben ise ta ki kimse kalmayana kadar yürüyorum. Dengesiz ve sabırsızca dolaşıyorum aynı camların önünde. En sonunda her zaman eve dönüyorum.

Saat geçiyor. Soruyorum. Kaç tepenin üstünden kaç mahalleyi gezdirirdi yanı başında?  Kaç kalbin içini yaktı? Hangi suların dibinden yine çıkıp gelirken kaybetti yerini?

*

Önce sadece güzel bir gölgeydi. Karanlık çökünce beliren, uykudan uyandıran, sessizce konuşan bir gölgeydi. Beraberinde getirirdi unuttuğun her şeyi. Unuttuğun her şeyi içinden tek tek çıkartmak için bağıran bir gölgeydi.

Yaktığım mumlar sönmüş. Gözümü alan ışık da eksilerek yok olmayı seviyor.

Şimdi sadece sessiz karanlık bir şehir bıraktı geride. Yokuşları bitmeyen. Koca gürültüsüyle kimseyi dinlemeyen. Gece gündüze ne çabuk geçti. Biliyorum içten içe. Şimdi evin en köşesinde duran, duvara vuran gölge sadece benim.



ARŞİV YAZILAR