Ergün Parlat | Kent güncesi | Güney Gazetesi Mersin
Ergün Parlat

Ergün Parlat

Kent güncesi


Gün geçtikçe yoksullaşan yurttaş ya tüketim davranışlarını erteliyor ya da eski tüketim alışkanlıklarını değiştirmek, o da olmadı bu alışkanlıklarını tümüyle terk etmek zorunda kalıyor. Zaten bazı insanlar hep çalışırlar ve hep yoksul kalırlar.

 

Kazanan kazanıyor. Kazanmak önemli ama ya etik değerler?

 

Kent yaşamının güçlü iniş çıkışları sizi başladığını yere, hatta daha da aşağılara getirebilir. Bu yaşam biçimi ilk başlarda dayanılmaz gibi görünse de zamanla zorluklarına katlanabilmeyi öğreniriz.

 

Ya kır insanları? Onların payına düşen de hep yoksulluk.

 

Verileni, sunulanı, dayatılanı kabul eden, her öneriye evet diyen, sözlüğünde ‘Hayır’ sözcüğü bulunmayan bir insan modeli mi özleniyor?

 

Ara sokaklardaki eski yapıların duvarlarına yazılmış küfürlerin tamamını silmeye gücümüz de zamanımız da yetmez.

 

Üzülerek görüyoruz ve ne yazık ki, insanların kimden nefret etmeleri gerektiği ve gerçek dostlarının kimler olduğu konularında kafaları hep karışıktır. Keşke duygularına yeterince ve zamanında netlik kazandırabilselerdi.

 

Umut denizleri içinde tatlı mutluluk düşleri kurmaktan ne kadar da hoşlanırız. Sonra pembe düşler içinde gökyüzüne, bulutlara çıkardığımız kimi dostlarımızın oradan aşağıya düşüşleri de çok kızlı oluyor. Elbette tepemize düşerler ve kendilerinden çok bize hiç de küçümsenmeyecek ibretlik zararlar veririler.

 

Kent insanlarının o çileli yaşamlarını tanımlayabilmek hiç de kolay bir iş değil. Ama kentlerin eğlenceli yanlarını görünce ne de çabuk unutuveririz çektiklerimizi.

 

Cahil deyip geçmeyin. Kendilerini savunmakta ne kadar usta ve yaratıcıdırlar. Yitirecek çok fazla şeyleri olmasa da, yaşamı sorgulamak ve haklarını aramak konusunda neden hep böyle isteksizdirler, anlaşılmaz. Karanlığın en çok ışıktan korktuğunu bir anlayabilselerdi.

               

Sorduğumuzda herkes, eşitlikçi, paylaşımcı, adil, insanca yaşanacak bir dünya düşlediğini söyler. Peki sonra?

 

İnsan kente geldikten bir süre sonra “Galiba başarıyorum” duygusuna kapılır. Yıllar geçtikçe ise bu ‘Galiba’ yavaş yavaş küçülmeye başlar. Daha sonra da silinerek uçar gider

 

Demek ki, denizin bir dalgası ile bir martının kanat çırpışının sesleri küçük bir olay değil.

 

 

                                                                                                                                             

 



ARŞİV YAZILAR