Tarihimize imza atan Etem Çalışkan’a veda
Unutulmaya yüz tutmuş insani değerlerimizin canımızı acıttığı şu günlerde şubat ayının birinci günü Mersinli ölümsüz sanatçı Etem Çalışkan’ı kaybettik. Ethem Çalışkan, 97 yıllık yaşam öyküsünde, Türk resim, grafik ve kaligraf sanatında kendisine özgü tarzı ve kendisini sürekli yenileyen ölümsüz eseriyle karşımıza çıkmaktadır. Öte yandan Etem Çalışkan, Babıali yokuşunun gazetelerinde çalışmış usta bir gazeteciydi. Etem Çalışkan’ı 45 yıl önce ilk kez Mersin Uluslararası Moda ve Tekstil Festivali’nde tanımıştım. Daha sonra Güneş gazetesi ile o dönem çalıştığım Adana Güney Haber gazetesinin ortak projesinde görev aldığı için Mersin’de çalışmayı tercih etmişti. Bu yüzden sanatçı günün bir bölümünü gazetenin Mersin bürosunda çalışarak geçirirdi.
Etem Çalışkan, Mersin’de gazeteler için hem Yunus Emre Divanı’nı hem de Kur’an-ı Türkçe ve elle yazacaktı. Etem Çalışkan’a bu çalışması için bir ev kiralanmış, çalışmalarına ara verdiği süreleri ise büromuzda sanat çevreleriyle buluşarak geçirirdi. Zamanın akışı içinde üstadı daha yakından tanıyor, İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nde öğrenim gördüğü yılları aynı akademinin farklı bölümlerinde öğrenim gören Zeki Müren, Ayhan Işık, Erol Keskin, Çolpan İlhan ve Avrupa güzeli Günseli Başar’ın da kendisiyle Güzel Sanatlarda okuduğunu öğreniyorduk. Mersin Lisesi yılları (Tevfik Sırrı Gür) kitaplara sığacak renkli anılarla doluydu. İstanbul’da Gazanfer Uğural’la birlikte kurucusu olduğu Mersin Liseliler Derneği için çok çalıştı. Derneğin burslarıyla sayısız öğrenci okudu. Mersin’e çok sık gelirdi. Her gelişinde büyük mutluluk duyduğu Mersin, Tarsus ve Adana onun için kendi deyimiyle yeniden doğuştu.
Doğup büyüdüğü Tarsus’un Göçük Köyü’nü, annesi Cennet Hanım’ın fedakarlıklarını dinledikçe büyük ustanın her türlü koşulsuzluklara karşı yetenekleri ve çalışkanlığıyla sanatın, kültürün zorlu labirentlerinden nasıl geçip büyüdüğünü daha iyi anlıyordum. Onu tanıdığım 45 yıllık süre içinde Etem Çalışkan benim ve tüm ailemin Etem abi’si olmuştu. Abdi İpekçi’yi Fikret Otyam’ı, Bedri Karaman’ı, Altan Erbulak’ı Etem Çalışkan’dan dinlemek bir ayrıcalıktı. Etem Çalışkan’ın en büyük özelliği Türk Hat Sanatı’nı Arapça harflerden kurtaran bir devrimci oluşudur.
Telefon numarasının son dört rakamı hep Atatürk’ün doğum yılı 1881 oldu. Dedesi Abdulhalim Bey, Çukurova Bölgesi’nin Fransızlar tarafından işgali döneminde düşmanlara karşı kurulan 673 kişilik milli çetenin önde gelen kahramanı olmuştur. Atatürk’ün Adana’ya geldiği tarihte Kuvayimilliyeci ve İstiklal Madalyası sahibi dede Abdulhalim Bey’e Çalışkan soyadını Atatürk vermiştir. Etem Çalışkan, soyadına son nefesine kadar layık oldu. Atatürk’ün sevgisi ve bağlılığıyla büyük önderin imzalı, farklı sayısız portresine imza attı. Hocası Emin Barın’la birlikte Anıtkabir’in ana binasının süslemeleri ve kitabelerinin yazılmasında yer aldı.
Türkçe Kur’an-ı, Yunus Emre Divanı ve Nutuk’u elle yazdı. 2005 yılında İstanbul’da açmış olduğu sergide Tarsus’un ünlü iğne oyalı yazmalarına Karacaoğlan şiirleri yazarak serginin adın “Yazmaya yazdım yazıyı” koydu. Etem Çalışkan Atatürk sevgisiyle, yurt sevgisiyle, Çukurova sevgisiyle ve ayrıcalıklı sanat kimliğiyle Basın Şeref Kartı ve Devlet Sanatçısı kimliği kazandı. Hep mütevazı yaşadı. Sanatına yenilikler kattı. Bu dünyaya asla silinmeyecek ölümsüz eserler bıraktı.
Vasiyeti üzerine ebedi uyku yerini ömrünü tükettiği İstanbul yerine doğduğu Tarsus’un Göçük Köyü’nü tercih etti. Ne diyelim Etem abi; o çok sevdiğin çam, pelit, dardağan, defne esintileriyle ruhun dinlensin. Huzur içinde uyu büyük usta. Tüm anılarına özlem ve saygıyla…